Ol gece kim Dâvet-i Hakk idi “Esrâ Biabdihî”
Olmuştu Resûlün Mescid-i Aksâ ilk karargâhi
“Leyle’n-mine’l-Mescidi’l-Harâm, ile’l-Mescidi’l-Aksâ”
Sırrı fermândı Resûle, gördü Hakk’ı nere baksa
Ne geceydi ol gece Yâ Rabb, inmişti ervâh arza
Dağlar, taşlar hep secdede, bir rahmetti Hakk’tan hâzâ
Enbiyâ, ervâhı oldu bu mülâkattan mesrûr
Bir nidâ Hakk’tan yana ki buldu âlemler sürûr
Enbiyâ ervâhı gelip, sâfı sâf oldu bîgümân
Nûr-u Risâlet evvele kıldılar biât hemân
Enbiyâlar ervâhına olunca Resûl imâm
Evvel, âhir nübüvvetin tasdik ettiler tamam
Hakk râhının erlerine kıldı vedâyı Resûl
Bu ilâhî aşk nûrundan geçti nice arz ve tûl
Bürhân oldu Mirâc’a hem kıyâm eder o taş hâlâ
İsbât eder münkirlere kıyâmete bu hâl kala
Ref olup geçti semâya aşk ile bastı kadem
Geldi gök ehli bâhuşû, istikbâl etti Âdem
Vâsıl oldu İbrahim’e atasıdır ol nebi
Mirâcının kudsiyetin tasdik eyledi lebi
Temâşâ etti ervâh-ı ezel ebed nazar ile
Akl-ı beşer getiremez bu ru’yeti aslâ dile
Bir lâhûtu mânâ içre gördü her esrâr-ı âyân
Gelmemiştir cihâna hiç, kılacak esrâr-ı beyân
Âcizâne arz edeyim ben bu esrârdan bir haber
Zâhir bâtın tekâmüle bir vesileymiş meğer
Ru’yet-i Hakk olanlarda kıldı bu hâl tam tecelli
Hakk-ı mutlak idi bu hâl, ümmetinin tâ ezeli
Gelince semâya Resûl, nûrundan söndü her ziyâ
Seyrân olmamıştır aslâ andan gayrisi semâya
Bütün ervâh izhar etti sevincini Hakk’a cehren
Çünkü cümle mahlûkâtın eşrâfıydı bu gelen
Geçti ervâh-ı âlemden görüp envâr-ı hakikat
Bir kürsü olmuştu Nebî’ye halkolunan bu mümkinat
Ne gam kaldı, ne keder, açıldı esrâr-ı âlem
Bîtefekkür buna insan, yazmaktan âcizdir kalem
Esrârı mânâyı Kur’ân açıp ana hazinesin
Bu gece almıştı Rabbinden selâmetin sefinesin
Ne ervâh kaldı ezâda, ne cism-i cân cefâda
Sultân-ı Enbiyâ tâcın, giydi bu gece fezâda
Ehl-i semâ ana hayran, melekler eder bayram
Tabiin ehl-i sâlihe nâr olmuştu bugün haram
İşte bu lütf-u ikrâmla ederken sohbet-i hâl
Kaldırıp vechi nikâbın gösterdi ana cemâl
Kavuşup aşk-ı cândan sıdk ile mâşûka bu gece
Sohbet-i Hakk vuslatiyle gördü Rabb’ın her cihetce
Arş’ı Kürs’ü seyrân olmuş, Levh-ı Mahfûz ana hayran
Eşyayı sırrı hakikat, aşk içre doldu bu cihan
Ne ins, ne melek âgâh olmamış bu sırra yakîn
Habibine nasib oldu sırrına ermek Hâlik’in
Mukarrabîn ehli dahi görmemiş böyle izzeti
Zevk-i Mirâc emri oldu beş vakit namaz ziyneti
Kalmadılar aslâ mahrum ehl-i semâ bundan uzak
Değil melek, erbâb-ı dîl, mest olmuştu dahi Burak
Cümle mahlukun mâşûku, gönüllerin pâdişâhı
Oldu âlemlere rahmet, görünce şeksiz Allah’ı
Bu lütfa erince Habib, seyrân oldu ana cennet
Arz-ı semâ ilelebet buldu Hakk’tan sonsuz rahmet
Bilâ hâil gören Hakk’ı olmaz mı bu lütfa nâil
Bu sebebden şefaatı mevcûdata oldu şâmil
Yaratılmış cümle âlem beklediler bunca yolun
Bu Mirâc’la ehl-i semâ gördü evvel âhir soyun
Her hükmü fermânı evveli lûtfeyledi bir nazarla
Tekmil ahlâkın esrârı erdi kemâle Mirâc’la
Olmasaydı Mirâc-ı Hakk, kim olurdu rahmet arza
Bir vesile oldu Mirâc, hidâyete Hakk’tan hâzâ
Cümle gök ehli beraber seyrederlerken her âlemi
Bu hâl ile izhar etti mükerrem olan âdemi
Böyle seyr-ü cemâl iken esrârı ahd-i vefâyı
Bir tecelli olup Hakk’tan, nûr ile geçti semâyı
Ol gece dönüp arza, geldi hâne-i saadete
Bu ilâhî Mirâc zevkin anlatmak için dâvete
Bu ilânı bilmez münkir dalmış cehl-i dalâlete
Hâlâ vardır mevcûdâtı, düşmüş zavallı adâvete
Olmasaydı bu sır ifşâ mümkün müydü bilmek anı
Eğer âşık isen sırra, Mirâc sahibini tanı
Nasib olmaz nâdana sır, olmadıkca ehl-i kemâl
Bil MUHAMMED MUSTAFA’yı, ancak Resûldedir bu hâl
Bildi Mirâcını SITKI, uyup Resûlle Sıddıka
Mir’ac haktır ey dostlarım, düşmeyin artık nifâka