skip to main |
skip to sidebar
Künye: Nasihat-ı İslâmiyye, Bekir Sıtkı Karaduman, Kalkan Matbaacılık, 2007 (üçüncü basım), Ankara. ISBN: 978-9944-5887-5-1 (Birinci Basım: 1965, Konya; İkinci Basım: 2003, Ankara)Not: Eser bütün okuyucuların istifadesine sunulmuştur. İlmî çalışmalarda kaynak göstermek kaydıyla alıntı yapılabilir. Eser, telif yasası çerçevesinde koruma altında olup basılmış olarak da dağıtımı yapılmaktadır. Hiçbir sûrette kısmen veya bütünüyle başka ad altında çoğaltılamaz, tekrar basılamaz, menfaat karşılığı dağıtımı yapılamaz. Eserden edinmek isteyenlerin ibadetler@gmail.com adresine e-posta göndermeleri rica olunur. Kitaplar kargo bedeli alıcıya ait olmak üzere yurt içi ve yurt dışına gönderilir.
HULÂSATÜ'L-KURÂN ve HULÂSATÜ'L-İSLÂMNAMAZ ORUÇ HACC ZEKÂT CİHÂD yeni
HAKK'A DÂVETYIKMA GÖNLÜNÜ KİMSENİNTEŞRİF-İ Mİ'RÂCSIRR-I VESÎLEBilinmeyen kelimelerin üzerine çift tıklayınız. (Açılacak pencerede kelimenin mânası görülecektir. Türkçe karakterden dolayı mânası çıkmayan kelimeleri penceredeki kutucuğa yazmanız yeterli olacaktır.)LUGAT A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z MUKADDEME
Çok muhterem ve sevgili okuyucularım,
ALLAH'ın (cc) lûtfu keremi ile hazırlamış olduğum bu “NASİHAT-I İSLÂMİYYE” adlı nâçiz eseri, sonsuz hürmet ve muhabbetle sunar, Rabbim Hakk Teâlâ Hazretlerinden tesirini dilerim.
ALLAH (cc) cümlemizi hak ve hakikatten gâfil olmaktan muhafaza buyurup, hidâyet üzere müstakîm yolda dâim kılsın. Fırka-i Nâciye kervânının rehberi bulunan KUR'ÂN-I AZİMÜ'Ş-ŞÂN'nın izinden, delili KUR'ÂN olan kâmil insanların saflarından ayırmasın. Îmâna, KUR'ÂN'a hizmet eden dostlarının nazarından mahrum etmesin.
Hakkı hak bilip ona ittibâ etmeyi, bâtılı bâtıl bilip ondan ictinâb etmeyi bizlere nasîb-i müyesser eylesin.
Âlem-i İslâm'ı dâimâ düşmanlarına karşı mansûr ve muzaffer eylesin.
Bilcümle İslâm diyarlarını her türlü tecâvüzden, felâketlerden emîn eylesin.
Üzerimizdeki İslâm bayrağını ilâ yevmi'l-kıyâme dalgalandırmak ve o bayrağın nurlu gölgesi altında LÂ İLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH diyerek ruhumuzu teslim almayı nasîb eylesin. Âmin…
Âmin diyenlerden ALLAH râzı olsun.
Âmin diyen dilleri nâr-ı cahîminden âzâd eylesin. Âmin…
21 Eylül 1965/Konya
İslâmî nasihatın lûtfu ihsandır evveli
Âhiri rahmet olur, her hak sözün dinlemeli
Gönüllerden gönüllere akar hakikat ilhamla
İkrâmda kusur etme, isbât eyle selâmla
İnsansın insanı bul, cinsine hürmet eyle
Heder etme ömrünü, dâimâ doğruyu söyle
Doğru olan prensip insanın dâimâ yârıdır
Bunda sebât eylemek, insan olanın kârıdır
-05-
Gönlünü hoş tut, dâim ol Hakk ile beraber,
Gaflet gömleğin çıkart, zirâ o yol nâra gider
Hürmette kusur etme, lâyık olan insana
Sakın, of dahi deme ne anana, babana
İbtilâya sabreyle, ümit kesme rahmetten
Her hâline şükreyle, sakın tekfir-i nimetten
İyilikten hazer etme, görsen kötülük dahi
Âyât ile sâbittir, Resûl'e gelmiştir bu vahiy
Âmâ olup hakikate, bâtıla sakın meyletme
Terk-i KUR'ÂN olup da, kalbini aslâ kirletme
10
Zâlime pervâne olma îmânından olup mahrum,
Âdil kapıda ol uşak, sünnetli olmaktansa Rum
Meyl-i muhabbetin olmasın sakın aslâ dünyaya
Zira fânidir, bir gün geçer, tıpkı benzer rüyaya
Af edici ol, kinden, garezden kılma binâ
Belki sebep olacak senin de bu affına
Oldu isen kardeşim sen eğer Hakk'a zâkir
Görme sakın kimseyi, aslâ kendinden hakîr
Ganî olan ALLAH'tır, seyreden bu devranda
Olmasın andan fakir, her ne varsa bu dünyada
15
Kardeşim ne kazanmış isen sen bu âlemde
Bırakırsın anı bir gün, ebedi seferinde
Gam, keder, nispettir ancak bu fâni cihâna
Eğer kıymet verirsen, olursun deli dîvâne
Kardeşim gülsen de ağlasan da geçer devran
Bir sinema şeridi, kısa bir seyr-i zaman
Dikkat et olmayasın yolunda mahrum Hakk'tan
Yazılır hayatı nefesin, imtihandır her an
Prensip et hayâyı ayrılma sadâkattan
Şikâyet etme aslâ, bir defa dahi hayattan
-20-
Amel bir nurdur, olursa insan îmân ile müşerref
Ancak bu yönden gelir insana izzet-i şeref
Çalış muhtaç olma nâsa, sana bu nimet yeter
Nâmerde muhtaç olmak, bil ki ölümden beter
Dinde kâim ol, meyletme nefs-i hevâya
Hak yolu götürür seni, geldiğin o a'lâya
Haram lokma girmesin ne nefsine, nesline
Doğruluktan ayrılma, çalış tebdîl-i hâline
Zirâ Hakk'ın Habîbi söyledi fermânı evvelden
Olmasın mü'min kişi iki günün bir eden
-25-
İktisada et riâyet, bununla olur her servet
Etmeyen yıkılır bir gün, hatta olsa da devlet
Zulümle pâyidâr olmaz kişi, ne mülk-ü devlet
Adâlete, ihsana, insanlığa eyle avdet
Ne gam kalır ne gümân olursa insanda KUR'ÂN
Ayrılmaz gayri yola, Hakk'ın dîvânına duran
Gelir her kötülük nefsinden, olmazsa rehberin şeriat
Sâdık ol her dem kardeşim, edip bir ehline biat
Edeb, erkân, Mizâc-ı İslâmdır, sen tatbik eyle
Hayâdan mahrum olan benzer Ebû Cehil'e
-30-
Ol ashâb-ı hâl, salavât üzre bulun ihsanda
Sakın israfa düşme, bu rezâlet şeytanda
Her vaadinde sâdık ol, sözün olsun îmânın
Hak yolunda dökülsün, bir damla olsa kanın
Emânette emin ol, Rıza-i Hakk için dâim
İbadetle ziynetlen, geceleri ol kâim
Terk-i salât küfürdür, şirke varır ötesi
Namazdadır insana veren hidâyet sesi
Âyinesi Hakk'tır kişinin olursa tecellisi
Mahrum olan bir kalb ki, rehber eder iblisi
-35-
Dâim gözet itidâli, gâye eyle vasatı
Sakın olma o insandan taş gibi kalbi katı
Îmânından, KUR'ÂN'ından, vazgeçme bu dininden
Mahrum olma bu dinin ahlâkından, ilminden
Fazilete köle ol, zulümde şâh olmaksa
Kâfirlere meyletme hoş gör, eğer ahmaksa
Olma zinâda, işrette bir cürme müşterek
Hakk'a varmaya bir mâni, bu yol olsa gerek
Yaklaşma ne fâize, ne her nasibi kumara
Vesîledir bu amel şeytan yolunu imâra
-40-
Fâizde vardır vebâl, her hizmet-i insana
Bu bir isyandır Resûl'e, hem seni yaradana
Yalan bir kaledir, mânidir Tevhid-i İslâm'a
Terk-i yalan olmayan, muhtaçtır dâim îmâna
Yalandan bahseder sayısız bunca âyet
Bulmak istersen Hakk'ı, et doğruluğa riâyet
Dini esas tutmayan zulmetmiştir nefsine
Bu yoldan sakın gitme, inmez rahmet nesline
Hiç korkma düşmanından, dinde ol dâim mücâhid
Bu yoldan eder hidâyet o ALLAH-U VÂHİD
İkbâl-i beşer için, sakın ayrılma dininden
İki el bir baş için halk olunmuştur ezelden
Îmânından etme ferâgat, sabreyle her ezâya
Azmi cehdet, bırakma namazını kazaya
İftira, gıybet ezâdır, hâssaten ehl-i îmâna
Hak için Hakk'a dön, hizmet eyle KUR'ÂN'a
Bir nefsi aslâ katletme, olmadıkça zarûret
Değil bu cürmü yapmak, düşünmek bile felâket
Nesline etme ezâ, yaptı devri cehâlet
Bu din geldikten sonra, yapmak şüphesiz rezâlet
İntihar etmek vebâl, düşünmek bir cinâyet
Bu fiille mahvolsa, yıkılsa gerek cemiyyet
Kazâ ve kader için, son çâre sabreylemek
Sabırsızsan ey dostum, heder olur her emek
Yüzsuyu dökme kimseye, kur vakarlı bir hayat
Muhtaç olmamak için, doğru yoldur kanaat
İzzet-i edeb bundadır, hem vakarlı bir hayat
Muhtaç olmamak için, doğru yoldur kanaat
Her cürm-i vebâlin gizlidir tûl-i emelde
Hem iyilik kötülük beklenir bu beşerde
İyi seç ki dostunu, almasın sonra postunu
Hilekâr olan beşer, dâim arar puntunu
Dost kimdir bilir misin? Dost olan insanı Hakk'a
Hakk'a götüren eldir, biat et bir sâdıka
Emridir KUR'ÂN'ın da “ve künû meassâdıkîn”
Ancak bu yoldan olur bir kul ALLAH'a yakîn
“Vebtegû ileyhi'l-vesîlete”, bu emridir bize
Âdeme felâh bundadır, dönelim bu âlî ize
Hâlin tebdil olamaz, olmazsan KUR'ÂN ile âmil
Gayri yoldan gidenler olamaz aslâ kâmil
Rehberi dindir KUR'ÂN olursa takvâ sende
Değil nizâm-ı İslâm'da, hükmü esastır fende
İlim irfan menbâı, her fazîlet kaynağı
Dalgalanır arz üstünde ancak KUR'ÂN'ın bayrağı
Nüzûl-i KUR'ÂN gelmeden nerdeydi bu medeniyyet
Niçin olmadı beşerde evvelce terakkiyyet
Verilmişti her kavme gerçi bazı alâmet
Fenni KUR'ÂN'a göre, bir cüzdü o nihâyet
Etme bunda ihtilaf, tasdik eyle KUR'ÂN'ı
Çıkart gaflet gömleğin, gelmiştir artık zamanı
Sokma KUR'ÂN haremine artık garbın fikrini
Esrâr dolu KUR'ÂN'ın bozup bekâret bikrini
Bu sözüme etme hayret, sen eyle KUR'ÂN'a avdet
Nur-u îmânla çalış ki, Rabbin verir her maarifet
Mûcit ALLAH'tır, ancak vesîledir insan
Münkire veren ALLAH, mümine etmez mi ihsan
Çalış Hakk'tan isteyerek, bu uğurda eyle emek
Elverir KUR'ÂN'a inan, maarifet gör ne demek
Dönmedin ki KUR'ÂN'a bir gün olsun inanıp
Bu şerâit altında sorarım, hakkın mı nasip
O hâlde eyle riâyet artık bu nâçiz söze
Tut Hakk'ın elini ki, kavuşasın her öze
Güldürücü olma ki, bir gaflettir beşere
Âkıbet vesîledir, hem her hüzn-ü kedere
Gülmekse tebessümdür, gayrisi bir cehâlet
Adâb-ı İslâm sınırı bu olsa gerek alâmet
Hor görme kimseyi, tahkîre yanaşma aslâ
Vakarlı, hem ciddi ol, irtibat eyle nâsla
Gazab, şedid bir fırtına, kırar önüne geleni
Reddeder ziynet-i İslâm, böyle azgın gideni
Sebeb-i cinnettir gazab, olmazsa anda itidal
Eyle sükûtu ihtiyar, budur her şeyden efdal
Kıtâlin anasıdır, böyle tehevvür-ü hâl
Gaflet-i Hakk olur insan, bu yoldan şeksiz behemehâl
Gazab bir zulmet, görmen o hâl ile bâtını
Bir zillet-i ahlâk ki, buldurmaz ALLAH katını
Cevher-i insan yıkılır, böyle gazab yüzünden
Perde-i hayâ kalkar, hatta çıkar dininden
O hâlde etme gazab, mükerrem âdem isen
Bulmaz aslâ hiç huzur, şeytanla ülfet eden
Hakk ile olur huzur, gazabdan hazer etmekle
Varılır her şerefe, nefsinden ferâgatle
Nefsindir seni kul eden, bu zulmet-i âfâta
Bulamazsan dostunu, eksik olmaz senden hata
Olmasın nefsin hâkim, bir an olsun hayatına
Ziynet-i İslâm için, dönelim derhal bâtına
KUR'ÂN'a, sünnete eyle riâyet, kalma câhil
Muhâlefet eden kişi, tıpkı bir Ebû Cehil
Hazer et riyâdan, tehlike bundadır nâsa
Bakırı tercih etmek gibidir altın tasa
Hakk için olmaz ise, vesîle-i şirktir bu yol
Nâmahrem bil îmânını, yolun olmasın sol
KUR'ÂN'la sâbittir ki, ol ashâbu'l-yemînden
Ashâbu'l-şimâl olup, çıkmayasın dininden
Bin dört yüz sene evvel, ilan etti Hakk bu yolu
Tercih etmesin diye kulları aslâ solu
Tefekkür et kardeşim, ayrılır böyle cemiyyet
Mevzubahis değil bunda aslâ bir zarûriyyet
Giden iki yol vardır, bu âlemden mezara
Soldan giden her insan, dâimâ uğrar zarara
Tercih et sağcılığı, bu yol İslâm yoludur
Ne varsa bundan hâriç, her insan yanlış yolcudur
Mefhar-i milliyyet yolu ancak İslâm'la kâimdir
Gayri ise niyetin, sonu elbette vahimdir
Söndürmek için îmânı atılan her gizli yol
Dinsizliği aşılar, eylemek için seni sol
Milliyyet bayrağına sarılmış ejderhâdır onlar
Ashâbu'l-yemîn olmadıkça, ashâbu'l-şimâldir bunlar
Sonunda zarar verir soyuna kuru milliyyet
Aklını başına al, Sancak-ı İslâm'dadır hâkimiyyet
Gayri yol çıkartır seni dininden, hem soyundan
İkbâl istersen eğer, ibret al ecdâdından
Sorarım ey kardeşim, terk-i ecdâda sebep ne
Dön aslına artık, sahte sûrete bürünme
Seni bu nifâka düşüren olsa gerektir kızıl
Ecdâdındı sindiren onu, hem yıllarca yıl
Ne yazık eden buğz, bu tebdîl-i hâl neden
Olsa gerektir ancak mahrum oluşun dinden
Zannederim dayanmaz böyle bir cürmün kaste
Âlet olsan gerekir, bu sefil ihânete
Fikrine zebûn olma böyle zillet-i vahşetin
Aslında çok yüksektir senin millî âtıfetin
Sokma bu ulvî ruhuna, alçalmış bir zihniyyeti
Sakın tutma dininin üstünde milliyyeti
Odunu yakan ateştir, şûlesindendir nûru
Girmeseydin bu dine, milliyyet kalırdı kuru
Görmez misin âlemi, nice Türk soylu ırkı
İslâm'dan mahrum oluşu, bâriz kıldı çok farkı
Senin de sonun odur, hep ırkına dayanırsan
Sarıl artık KUR'ÂN'a, eğer sen Müslümansan
Bu gafletin âkıbet set çeker ikbâline
Nusret-i Hakk erişmez, gayri İslâm milletine
Elbette düşer bir gün, bindiği dalı kesen
Tefrika anın delili, başımızdan bu esen
Az söyledim ben sana, çok hisse almak gerekir
Bil ki yıkmaz İslâm'ı aslâ menfur fikir
İsbâtı zamandır bunun, asırlardır tarihi
Gafleti kaldır kafadan, unutma aslâ FÂTİH'i
İşte budur ecdâdın, lâyık olmaya çalış
Gâyen eğer İslâm ise, bunlara uymaya alış
Seni bundan ürküttüren, hatta adâvet veren
Fikri sapık ceryâna odur seni sevk eden
Bir mânevî inkılâbla kaldır zillet-i hayatı
Kırıp o menfur eli, isbât et sadâkatı
Nerden olursa olsun, gelse dahi babandan
Terk et onu bir anda, kalksın irtibat aradan
Bize bizden olmayan, mutlak münkirdir o zât
Dine düşmandır dâim, budur en büyük tezat
Kim sâhibse bu fikre, işte odur düşmanın
Hatta dâim hor görür, o sapık, mutlak ecdâdın
Vurup yüzüne zilletin, kaldır fikr-i denâetin
Bu yolda kuvvet sana sarsılmaz metânetin
Vahdet-i İslâm, her zaman aşılmaz bir kaledir
Sabreyle aziz kardeşim, zaman İslâm'a gebedir
Açıkladım her sıfatın, yalnız bir ismi kaldı
Sabreyle aslan kardeşim, bir tutamlık ömrü kaldı
Bu fikri menfûr gidecek, nûr zulmeti boğacak
Yaklaşmıştır ufkuna, az kaldı, güneş doğacak
Şavkı vurdu cihâna, her kalbde îmân aşkı var
Delili işte budur, söndü her zulmet-i nâr
Seyreyle ecdâdını, bak sana ne diyor dinle
Tarihe şan ver artık, o heybetli yelenle
Açılsın feth-i mübîn, garib kalmış âleme
Gül, eğlen artık, lüzum yoktur eleme
Bu takdir imiş Hakk'tan bunca çekmek çileyi
Bakalım kime nasîb olacak çözmek bu hîleyi
İşte bu son çilendir, sabreyle geldi bayram
Sana da nasîb olsun, şerefli İslâm-ı ihram
Gıybet nefsi felâkettir, düşmeyesin bu yola
Rahmet etmez Hakk Teâlâ, bir lahza olsun bu kula
Gıybet edendir, insan olmayan insan mundarı
Zirâ insan eti yemektir anın dâimâ kârı
Gıybettir kaldıran insandan Nûr-u KUR'ÂN'ı
Bu nurdan mahrum olanın, bulunur mu îmânı
Tahkîr-i insandır gıybet, âdeme verir mihnet
Bilirsen insan kıymetin aslâ eyleme gıybet
Gıybetle ref olur senden her amel-i sâliha
Aklın varsa helalleş, kalmasın sakın sabaha
O hâlde etme gıybet, var ise kalbinde îmânın
Kurtul bu zulmü zilletten, KUR'ÂN olsun fermânın
Kaş ile, göz ile eyleme sû-i işâret
Nasîb-i Hakk olamaz öyle kimse beşâret
Sultân-ı Enbiyâ'ya gördüler revâ-i istihzâ
Gerçi edenler buldular, ebedî felâket hâzâ
Sen de ümmetisin, eyle ferâgat bu ahlâktan
Terk-i ahlâk olmaz isen gelmez rahmet sana Hakk'tan
İftira dalâlettir, bırakmaz insanda merhamet
Yıkılır devlet-i ikbâl, kalmaz eserden adâlet
Öyle cürm-ü denâet ki, kefen giydirir sultana
Lâyık-ı af olamaz, olursa iffetli hatuna
Yaparsın bin türlü zahmetle ibâdet-i taat
Eylesen iftira, mahvolur her sevâb-ı ibâdât
Setret mümkünse her günahkâr insanı
Elverir olmasın hakkında denâet fermânı
Düşse yola bir kişi, belki üzeri açılır
Setri rehber bilene, anı örtmek yakışır
Bâri örtmezsen ayıbın, çevir yüzünü andan
Böyle olursak eğer, kalkmaz fazîlet İslâm'dan
Etmezsen setre riâyet, fâş olur her amelin
Vurulur mutlak yüzüne, senin de gizli hâlin
Fakat edersen riâyet ALLAH'tır mutlak settâr
Örter her ayıbını, olsa da katar katar
Setri bil, hayâyı İslâm'dır insana hâzâ
Hakk yaratmıştır geceyi, bu sırra mebnîdir mahzâ
O halde eyle setr, setr olmak istersen eğer
Bu amelin azizim, belki çok cihan değer
Giydiğin libasların sana vaaz eder setri
Böyle âdablı insan dost tutar elbet Hızır'ı
Sû-i zannı reddeyler Din-i İslâm şiddetle
Son bulur evlilik hayatı, bu sebebden iddetle
Sû-i zandır, her vesîle-i vebâle şüphesiz
Bir kadın helâl olmaz, gayrisine iddetsiz
Ekseri zandır vebâl, insana yeter bu cürüm
Yıkar belde-i İslâm'ı hatta artar bu zulüm
Ehl-i zanda bulunmaz kemâlâttan bir eser
Çünkü her ehl-i zanda, Hakk râbıtasın keser
Zan ile verme karar, var ise aklı şuurun
Yırtılır perdeyi gurur, belki ref' olur nurun
İki göz, iki kulak karara değil mi kâfî
Ayrılma bu yoldan ki, desinler sana sofî
Şüphe mânevî bir hastalık, sirâyet-i felâket
Emin belde sayılır, kurtulursa bir memleket
Şüphesiz tevlid eder beşerde her adâveti
Akl-ı selîme dön ki, kalksın bu nefis dâveti
Zanda olur beşere sayılmaz bunca hatâ
Kıl azizim terk-i zan, rahmet kılsın Hakk ata
Sözü hak üzre söyle, vazgeç artık teşvişten
Zevk duyan şeytan olur, ancak böyle gidişten
Kırma gönül, vuslat-ı Hakk olur belki ezelden
Eyle imâr ki, himmet olur insana böyle dilden
Bilinmez gerçi sevdiği, velî bil ehl-i zikri
Delilim mutlak KUR'ÂN'dır, ilan eder bu fikri
Dost tutma nâdandan ki, rüsvây eyler nâs içinde
Akl-ı selîmi bul, uzak deme olsa bile Çin'de
Çevir mirâd-ı kalbini her dem Makâm-ı Vahdet'e
Kırma zinhar insan kalbin, odur vesîle hikmete
Ahlâk-ı KUR'ÂN'dır insan, hizmette etme kusur
Nedâmet fayda vermez, geldiğinde emr-i sûr
Nâdanlar eder sohbeti ancak nâdanlarla
Bu yolda giden insan, olamaz aslâ KUR'ÂN'la
Ol takvâ üzre hâl, aksi olursun nâdim
Zirâ takvâdır ancak, diyânette olan hâdim
Muttakîler ehline hazırlamış Hakk cennetin
Bu nîmete nâil için, göster takvâ alâmetin
Olur takvâ ile kemâlât, mahzâ lûtfu KUR'ÂN'dır
Rehberi KUR'ÂN olan, insanoğlu insandır
Gayri yol yoktur kardeşim, rehber olsun âleme
Bilen bilir kıymetin, bir tecellîdir Âdem'e
Nîmet-i devlettir KUR'ÂN takdîri kıymet olana
Râsihûndan nasibsiz, mânâsına dolana
Fazîlet kaynağındır olursan sırrı KUR'ÂN
Nasîbin yoksa eğer, sayılır ehlini bulan
Nasîb-i Hakk'tır ilm-i ledün, takdiri ALLAH'tandır
Olmasın tekzib-i hâl, zirâ bu bir imtihandır
Böyle bir Feyz-i İlâhî kılmazsa sende tecellî
Arayıp bir ehlini, şeksiz biat etmeli
Çünkü mihveri İslâm'dır, olmaz anda aslâ bâtıl
Bulmaz isen sen bu zâtı, olur her âmâlin âtıl
Şehvet ile melûl, bulman aslâ Hakk dîvânın
Bil ki budur anahtarı, kalb-i İslâm mihrâbının
Nazar etme nâmahreme, ihânettir emânete
Tercih etse bir kişi, lâyık olmaz izzete
Nazar ile sönse gerek rü'yeti nûr-u îmân
Mahvolurdu mutlaka belki Yusuf-u Kenân
Olma ülfet-i nisâ gönülden kesip illeti
Çünkü meneder bizi, “lâ taqrabû” âyeti
Bu ülfettir yaklaştıran insanı her an zinâya
Yıkılmaz aslâ kişi, dönmezse bu fenâya
Her öksüzü gözetle, eyle himâye yetimi
Söyledi nûr-u risâlet, Hakk af eder ümmetimi
Açılır dergâh-ı izzet, nazar etsen yetime
Hatta senden râzı olur, ciğerpâreyi Fâtime
Okşasan bir yetimi İlâhî bir şefkat ile
Rahmetine gark eder, Hakk getirir seni dile
Râzı olur enbiyâ, hem evliyâ-yı asfiyâ
Dindirsen gözyaşını, teslim olur sana deryâ
Yetime eylesen hizmet, olur her derdine himmet
Her iki âlem içre, verilir sayısız nimet
Erişir Hakk'tan hidâyet, bir yetimi sevindirsen
Bundan şüphe etme dostum, olursan ol hangi dinden
Eğer yapmışsan himâye, Rızâ-yı Hakk sendedir
Refîk olursun Resûle, cennet-i âlâ tenindir
Yetime rıfk ile ihsan, Haccı Ekberdir insana
Yetişip son nefeste, yardım eder îmâna
Hâneyi yetimdedir nazarı Hakk Teâlâ
Eylesen bir an hizmet, yükselin arş-ı âlâya
Mânâ-yı aslîdir bu, sırr-ı KUR'ÂN beyânı
Gark olmuştur rahmetine, yetimin her bir yanı
Hor görürsen bu mâsumu, kalmaz sende aslâ kemâl
Belki mahrum olursun, Hakk göstermez sana cemâl
Tercihi olmazsan adâlet, sende kalmaz fazîlet
Cezâyı bekâ mutlak, çekersin dünyada zillet
Hakkıdır elbet cezâ, mutlaka zâlimlerin
Bâhusus, yetim hakkına sû-i kast edenlerin
Kapanır hidâyet yolu, kararır hücre-i kalb
Terk-i yetim yüzünden, sîret-i insan olur kelb
Kesilir kesb-i mâişet, yetime zulmetmekle
ALLAH ise yardım eder, her yetime melekle
Şiâr-ı İslâm'dır oruç, ecrine olmaz nihâyet
Orucu tutar mutlak, gelse kişiye hidâyet
Hakk'a rahmet, halka nîmettir orucun evveli
Bu nîmetin kıymetin kardeşim iyi bilmeli
Gufrân-ı necâttır insan, tutar isen orucu
Bulunmaz başka amel, cehennemden koruyucu
Kısaca anlatayım, oruç bir Nîmet-i İslâm
Tutsa anı bir kişi, alır beraat-ı i'lâm
Takdir olmuş tâ ezelden hilkat-i Âdem ile
Gayri amel yoktur ki, cesedi kirden sile
Devam et tutmaya ki, bulmayasın izmihlâl
Rabbim vermiştir aya, bu sebebdendir hilâl
Tutmaz isen orucu, ref' olur nûr-u hidâyet
Kaplar anın yerini zulmet-i şeytaniyyet
Ne vicdân-ı insâniyyet, ne kalır İslâm-ı rü'yet
Nefse esir olur mutlak, akl-ı mîzân-ı hürriyet
Din-i İslâm'dan olur belki ebedî ihraç
Kılsa dahi namazın, bulamaz zevk-i Miraç
Yıkılır nizâm-ı insan, huzur bulamaz âlemde
Yazılır adı şâkî, Levh-i Mahfûz'u kalemde
Değişmiştir o, nûru zulmetle ne yazık
Âhiret için aslâ, gönderemez bir azık
Hacc İslâmî bir emirdir, her Müslüman zengine
Yapmayan bir Müslüman, boyanmaz İslâm rengine
Çünkü hacc ile olur, Tekmîl-i İslâm şartları
Özürsüz olanların, dinlenmez irşadları
Hacc ile mesrûr olur ravza-i nûr-u risâlet
İsbât-ı ümmet olun, budur makbûl-i ziyâret
Zuhuru hakikattir ebedî akan zemzem
Tâhir olmayan için, olsa gerektir elzem
Mimarı Âdem'dir evveli, bu Beytü'l-Harâm'ın
Hüccâc-ı Müslim yapar, anın manevî ikmâlin
Vahdet-i İslâm'dır hacc, hem seyr-i cemâl aslında
Bu sebebden haram kıldı, her kıtâli bu ayda
Vuslat-ı Hakk'tır hacc, hem seyr-i cemâl aslında
Bu sebebe mebnîdir, cihet kalmaz arada
Tavaf edersin hâneyi, delili birlik için
Avdetinde kalmıyor, ibret almadın niçin
Gâye değildir haccda tavâfı etmek taşa
Tekzib ediyor sanma, gitmeyi aslâ hâşâ
Bir sırr-ı hakikattir o, görmeye cehdet onu
Hakikate dayanır, bil ki, evvel ve sonu
Esrârı âyân olur Hakk'ın her emri burada
İkmâl-i ahlâk olur insan bu İlâhî nurda
Mahrum olma aç gözün, gafleti kaldır kafadan
Gör sırr-ı hikmeti ki, affetsin seni yaradan
Bir doğumdur, mahzâ rahmet, gelir insana hidâyet
Belki nasîb olmaz gayri, o îmânı himâye et
Bil, Hakk ile hak olmak ne demek, her sırrı görerek
Kâmil insan sıfatın haccda bulsan gerek
Ba's-u ba'de'l-mevttir hacc, erdi isen sırrına
Bir kefen ile geliyor her İslâm huzuruna
Nizâm için kurulan bu hakikat şehrini
Sevk eder îmârına bu İslâm seferini
Buradan başladı, buradan yayıldı nûr-u risâlet
Menbâ-ı nûra varıp, çok mudur anı ziyaret
Etme hacc için teşviş, var ise rü'yet-i îmânın
Senin de yazılsın bu fermâna adın sanın
Gökkubbe-i semâvât, arş-ı kürsîdir tavanı
Bu yüzdendir tutmadı Levh-i Mahfuz KUR'ÂN'ı
Dönen ecrâm-ı semâdır nûr-u tevhid ile
Mihveri Kâbe'dir anın, tavâfı kıldı misâle
Nûr-u tevhid ile cem olur gelenler bu âleme
Farz kılındı bu yüzden haccı tavaf Âdem'e
Herhâlde kıldı dünyayı Hakk âleme bir vasat
Merkezi olsa gerektir, herhâlde anın Arafat
Kuşatır âlemleri bu kürsî-i semâvât
Anın için kıldı ALLAH insanlara müsâvât
Hacc ile olur bu hâl, fikretmek gerekir insana
Erkek kadın bir olmuş, delildir uyanana
İslâmî hukuk ayrı, o dayanır adâlete
Ayrılan bir insan ki, elbet düşer felâkete
Râğmol her hükm-ü kadere, selâmet işte bundadır
Aşma İlâhî hududu, Nimet-i Hakk burdadır
Gör sidretü'l-müntehâyı, arş-ı kürsî olsun seyrân
Hacc-ı Ekber nasîbinse, Hakk'ı görmek gibi âyân
Bu öyle bir lûtfu hâl ki, ikrâm kılmak vâcib Hakk'a
Ehlullâhın nasîbidir, sayılır nice vak'a
Sûreti taştır Kâbe'nin, aslı Nûr-u İlâhî
Nûra boğdu zulmetten inince Hakk'tan vahiy
Nûr-u KUR'ÂN ile kalktı andan zulmet libâsı
Temizleyen o nûrdur, gelen her mücrim-i nâsı
Hilkât-i âdem için kimyevî mayadır Kâbe
Dön artık sende aslına, bürünüp ihrâm-ı edebe
Niçin farzdır zengine, gelmek bu Beytü'l-Harâm'a
Gâye-i İslâm nedir, seni sokan ihrâma
Tefekkür eyle kardeşim, Hizmet-i İslâm'dır haccın
Mahrum isen hizmetten, gider devlet-i tâcın
Vazgeçip maddiyyâttan, vakfet hizmetin İslâm'a
Sana en büyük derstir, soyunup girmen ihrâma
Ne emvâlin kalır senin, fesh olur hâli ahvâlin
Bil ki yıkandır seni, bu şerîatı ihmâlin
Olursan KUR'ÂN'a mûtî, mâmurdur iki cihanın
Gayrisi nârdır kardeşim, fiilidir şeytanın
Emr-i Hakk'la etti nidâ ol Nebiyi İbrahim
Titremişti o sadâyla ervâh-ı mâder-i rahim
Ezeldendir yükselir Lebbeyk ALLAH'ım Lebbeyk sesi
Bugün hacc-ı âdemdir o devrin fedâisi
Bu lûtfu ikrâm, ki tâ ezelden sana ne mutlu
Gitmeyene nasîb olsun, gidenlere olsun kutlu
Bir arzı mekândır ki, akıl ermez esrârına
Verdi Hakk Habîbinin ebedî tasarrufuna
Ravza-i mutahhara oldu cennet-ü mekan
Ehl-i îmâna yakışan, gelmektir bulunca imkân
Salât-u selâm et ki bu dergâhı aşk ehline
Kabul olsun hem haccın, hem günâhların siline
Deccal girmez buyurdu aslâ ravza-i semtime
Gel eğer değil isen nâil ol himmetine
Mevtimi etmek ziyâret sağlığım gibi âyân
Bir emr-i Resûldür bu, gelmeyi emreder beyân
Can atıyorsan eğer bu nimet-i şefaata
Eyle kardeşim ziyâret yoktur bundan başka ata
Gel, edeb, erkân ile gir bu Dergâh-ı Resûle
Tecdîd-i îmân olup, giyesin cennetten hulle
Çünkü bâb-ı cennettir bu ravza-yı mutahhara
Sebebsiz gelmese kişi, düşer her küfr-ü hatara
Takdîr-i Hüdâ'dır bu, Makâm-ı Mahmud'dur burası
Aşk ile gelse kişi rahmet olur bekâsı
Bir sır açayım sana, eyle bunda çok tefekkür
Değilsen Müslüman zengin, olaman nimet-i mezkûr
Çalış, kazan, sultân-ı iktisatla ol ganî
Alan elden, veren el üstündür demiştir Nebî
Kudret-i İlâhî'nin sırrına olmaz eren
Gerçekten mağdur isen, çok olur sana veren
Başta ALLAH-U VÂHİD kaldırır çok teklifini
Burada yapacak değilim bunların telifini
Millet-i İslâm için çalış, hacc için değil aslâ
Böyle olmazsa kardeşim, belki yaşadığın fazla
Îmân et sa'yi tedbiri sakın bırakma elden
Ne kurtarırsan kârdır, israf gibi bir selden
Bu bâbda sözüm sondur, gerçi çoktur söyleyecek
Gitmeyen hacca mutlak, Yahudi gibi ölecek
Kuvve-i îmâniyye rehber-i âzamdır insana
Sâhib olmak için buna, sarılmak gerekir KUR'ÂN'a
Gayri yoldan gelmez kuvvet, varmadıkça kâmile
Bunu lûtfetmiştir Rabbım KUR'ÂN ile âmile
Akl-ı selîm gerekir ki bula insan-ı kâmili
Bulmayan hüsrandadır, böyle Hakk dostu âmili
Şeytan deccaldir mutlak, girdirir sıfatına insanı
Dâhil olsan safına, Hakk'a yaptırır isyânı
Tek kurtuluş çâresi yapışmak gerekir bir ele
Yakın olman o zaman belki ceryanlı tele
Şeytan görünmez insana kendi has sıfatiyle
Yaklaşır her insana, gayri şerîat libâsı ile
Fetvâ-yı Risâlettir bu, giremez Sıfat-ı Resûle
Her kötülük, şerîatsızlıkla gelir husûle
Burda mânâ-yı hakikat olsa gerektir şerîat
Gayri şerîat yolundan gidene eyleme biat
O halde eyle biat, ehl-i şerîat eline
Bu Fetvâ-yı Risâlet, tecellî kılsın hâline
Düş öyle bir yola ki, rehberin olsun şerîat
O zaman eyler ric'at, senden her türlü münkirat
Hocasız olmaz tedrisat, ne ilm-i irfan insanda
Bulmaya cehdet ehlini, olsa bile Fîzân'da
Çünkü izn-i Resûldür bu, bu ilim insan elinde
Kaybolmuş bir yitiktir, ara, olsa dahi Çin'de
Bizden söylemek bunu, işitmek size âit
Zümre-i Sâlihînden olmak istersen saît
Bağlanır zincirleme, çoğalır böyle cemiyyet
Komşu hakkı olsa esas, mutlak kurulur emniyet
Komşu hakkı üç durur, birisi kâfir hakkıdır
İkisi hem Müslüman, hem komşu olanındır
Üçüncüsü hem Müslüman, hem akraba komşudur
Şüphesiz komşu içinde, en efdâl olan budur
Meyveyi kabuk korur, çün yakîn olduğu için
Muhafız sayılır komşu, komşuyu iyi seçin
Şeref-i İslâm'dır riâyet her hukuk-u insana
Bâhusus eyle riâyet Müslüman olan komşuna
Din ile, îmân ile ilgilidir bu cihet
Aksi hâl girmez kalbine, hukuka eyle riâyet
Olmasa bir komşu ki, komşunun şerrinden emin
Emniyet vermeyen komşu, kaybetmiştir belki dinin
Bu bâbda söz gerçektir, vâris sayılırdı komşu
Bu hak verildi nesebe, bir garâbet oluşu
Olurdu komşunun verâsette belki nasîbi
Gözet komşu hukukun böyledir Fermân-ı Nebî
Yardımda ol refîki, hizmette etme kusur
Böyle olmazsa eğer, bulaman aslâ huzur
Âhirette sorulur komşundan pek çok suâl
Cevâb veren her kişi, cennete girer derhâl
Komşunun canı, ırzı, malı haramdır komşuya
Dinen mecburdur komşu, bunu muhafazaya
Yıkılır her hayatın komşuya ihânet etmekten
Sakınsın her ehl-i îmân, böyle felâketten
Akraba bil komşuyu, zâhiren ondan da yakınsın
Her ehl-i îmân, komşuya ezâ etmekten sakınsın
Nimet-i İslâmdır adâlet, başta gelir siyânet
İsbât-ı İslâm için, eyle her hukuka riâyet
Sevdiğinden etmezsen infâkta fedâkârlık
Çekersin hayatınca geçiminde çok darlık
Hakk rızası, kul rızâsı, bağlıdır zekât emrine
Vermese bir Müslüman, ihânet sayılır dinine
Hukuk-u nâstır zekât, verilmez gayri yere
Bir de verilir ancak cihâd yapan askere
Zekâtta gâye nedir, tefekkür gerekir insana
Vermez isen zekâtın, helâl olmaz malın sana
Bir Emr-i Hakk'tır bu, muhtaç olan kul için
Sorulur elbet bir gün, söyle vermezsin niçin
Yok idin, var oldun, bu varlıkla servet buldun
Edersen buna ihânet, cehennem olur yurdun
Olur beşer içinde mâlûl, mahzun, bil ki muhtaç
Kurtaracak onları, budur İlâhî ilâç
Eğer olmasaydı devâ, vermezdi emrin zengine
Erbâb-ı îmân isen, dön artık Hakk'ın emrine
Din ister fedâkârlık her cihetçe mü'minden
Bu yüzden farz kılındı, vermeyen çıkar dinden
Zekâtla tanzim olur, yükselir bir cemiyyet
Ref olur her sefâlet, kurtulur hatta milliyyet
Çünkü zarûrettir düşüren her nifâka beşeri
Rabbimiz bildiği için, vermiştir zekât emri
Maddiyyât bir silâhtır, bulan kurar hâkimiyyet
Zekâtla sızmaz beşere aslâ yabancı zihniyyet
Girmemiştir komünistlik sefil olmayan millete
Sarılmak gerekir dine, düşmeden böyle illete
Çünkü nifâktan bulur ehl-i küfür kuvveti
Düşmemek için nifâka, terk etmeyelim zekâtı
Sen unutursan muhtâcı, tutar başkası elini
O el ki bir zehirdir, yıkar tutanın dinini
Milletçe emr-i dinde olmaz isek biz kâim
Bu vatana biz değil, yabancı olur hâkim
O zaman gelir felâket, her musîbet bu başa
Fırsat bulursa münkir bakmaz gözdeki yaşa
O hâlde dinde sâdık olmak gerekir bizlere
Rast gelinmez o zaman yüzlerde gamlı izlere
Hakk'ı reddeden millet bulamaz aslâ huzur
Bu sebebden yetişir sayısız insan muzur
Ne büyük felâket ki, böyle hâl bir millete
Zengin bilse vazifesin, düşmez millet bu zillete
O hâlde zengin Müslüman, vazifen çok büyüktür
Yapmazsan vazifeni, o varlık sana bir yüktür
Kurulur Mîzân-ı Hakk, sorulur bu zulm-ü nifâkın
İşte o zaman başlar, bu korkunç olan helâkın
Aç gözünü, gör Hakk'ı, emânettir varsa neyin
Gider bir gün elinden, her sâhib olduğun şeyin
Seyreyle arzı, eflâki gör, ibret dolu cihân
Hangi zengine olmuş yâr, göster elindeki olan
O hâlde dön KUR'ÂN'a, dön hizmet-i İslâm'a
Sâhib olasın sen de, bir ehl-i tevhîd imâma
Böyle olmazsa hâlin, vebâlin cürmün ağırdır
Gerçek söz işte budur mutlaka yerin nârdır
Tasdîk-i îmândır namaz, gayrisi bulmaz felâh
Secdeye gel, bilmiyorsan ALLAH'tan başka bir ilâh
Şükr-ü îfâ, gaflet-i hebâ, hukuk-u edâdır namaz
Kaybeden bu rehber-i îmânı, aslâ Hakk'ı bulamaz
Seni büyüten anneye edersin de itaat
Neden halk edene itaatten edersin ferâgat
Her nimeti kılmış emrine şeksiz musahhar
Neden çekiniyorsun, bunu etmekten izhar
Seyreyle beşeri, ne müşrik, ne kâfir kılar namaz
İsbât eyle değilsen, namazsız İslâm olamaz
ALLAH ekberdir, büyüktür, seyret her varlığı ibretle
Artık eğil önünde, ne kazanırsın tekfir etmekle
Böyle bil secde-i İslâm'ı, boş değildir bu dâvâ
Namazdadır beşere, olacak her derdine devâ
Neden emrolundu beş vakit, olmadı iki veya üç
Elbet kılana kolay, kılmayan gâfillere güç
Vakit beştir, sabah, öğle, ikindi, akşam bir de gece
Var mıdır gayri bir vakit söyleyin başka sizce
Çok esrarlar doludur, her vakti edâ etmekte
Kılan bir mü'min için çok hikmet vardır bu nimette
O hâlde etme itiraz beş vakit namaz emrine
Sen de gel dîvâna uyma hevâ-i nefsine
Emrolundu beş vakit tâ ki gâfil olmasın kulları
Gâfil olsa bir kişi, ayrılır her cihetten yolları
Şerh edeyim beş vaktin bir nebze fermân-ı emrini
İnsâf-ı vicdân edip, kontrol edesin nefsini
Kalkınca sabahleyin su dökersin yüzüne
Şart ise zâhir temizlik, gerekmez mi özüne
Öğle vakti yemeğe oturmadan elini
Zannederim yıkarsın, bırakmazsın kirini
Yemek için gerekirse temizlik şart insana
Cihâz-ı rûh-u âdem girmesin mi reyhâna
Beş vakit işte böyle, girmezsin pis iken yatağa
Tâhir olup geçersin ölmüş gibi toprağa
Her vakit temizliğe avdet ettiren nedir
Aklımca, iş icabı kirlendiğin içindir
Böyle bir kirli hayat isterse olmak rûşen
İstemez mi rûhen tâhir, Hakk'tan da gâfil düşen
Kirli elle yenen yemek nasıl verirse marazı
Giremez ahlâk-ı İslâm'a, terk eden de namazı
Kibir, gurur, bir zillet-i ahlâk ki, düşen boğulur
Bu ahlâkta olan kişi, dergâh-ı izzetten kovulur
Ne Hakk, ne insan katında olamaz aslâ muteber
Böyle bir insan hayatı, bil ki ölümden beter
Düşse bir kişi çamura, silkinmek fayda vermez
Silkindikçe belki batar, aslâ bir fayda gelmez
İşte kibir de böyledir, kibirde yoktur felâh
Kibirlenen kişiyi sevemez aslâ ALLAH
Silkinmekle yok ise kurtuluş bataklıktan
Kibirle de düşer kişi, işte böyle Hakk katından
Elverir düşmeyesin böyle ahlâk-ı zillete
Hak rahmeti nasîb olmaz düşersen bu zulmete
Kibir bir mâni-yi set ki, zemini nefs-i emmâre
Olmadıkça tezkiye, aşılmaz aslâ bu kale
Böyle bir kaleyi aşmak vâsıtasız olamaz
Olmadıkça vâsıta, bu kale de aşılmaz
Kibr-i gururun evveli çıkmaktır bu ulvî dinden
Âhiri felâkettir, sayılmaz o Âdemden
Olur şeytana refîk, ne kötü arkadaştır
Âkıbeti uçurum, bakâsı elbet nârdır
Kibre düşen kişinin yırtılır hayâ perdesi
Hayâdan mahrum olanın, sorulmaz artık ötesi
Oldukça insanda hayâ-yı îmân, etmez aslâ gurur
Öyle bir rütbe-i nâr ki bırakmaz aslâ huzur
Olsa bir erkân-ı devlet, böyle kibirle muttasıl
Onun icraatında olamaz adâlet hiç hâsıl
Bu sefil ahlâk yüzünden yıkılır her şems-i bâtın
Elverir giymesin insan, böyle libâsın şeytanın
Sıfat-ı şeytandır kibir, tahrib-i şeriattır hedefi
Düşse bu zillete insan, olur şeytanın halefi
Gurur etme bir işte, ardından zevâl erişir
Hakk kantarı hassastır, bir sözünle değişir
Arkadan gelir hased, çün refîktir kibire
Oldukça bu insanda, o dönse gerek fakire
Hased öyle bir ateş ki, yakar mânevî hayatı
Haram olur belki ana, ebeden Hakk'ın rahmeti
Çünkü cürm-i vebâldir karşı gelmek hikmet-i zâtına
Takdîr-i adâlettir bu, zulüm erişmez katına
Mülkün sâhibi odur, hem tasarrufta ebedî
Kim kılmış burada karar, göster bir tane ferdi
Takdirine karşı gelmek nankörlük olsa gerek
Her emrine mûtîdir, semâda, arzda melek
Sen de bir Mahlûk-u Hakk'sın, neden isyân edersin
Hattâ bir metre yer için ne canları kesersin
İşitmedin mi ki sen, “Limeni'l-mülkü'l yevme”
“Lillâhi vâhidi'l-kahhâr” âyâtını bilme
Fermân-ı İlâhidir bu, mülk kiminmiş iyi tanı
İndir başını fezâdan seyreyle yerde yatanı
Ne büyük bir ibret ki senden evvel gelenler
Nerde göster? Ne oldu? Bu arzdaki gezenler
Nihâyet bir mezar ki, beş metre kefen elde
Senin de budur âhirin göster kârını hasede
Aklı veznin tut terâzi, KUR'ÂN'ın olsun mi'yâr
Gayrısı olmaz sana bu cihanda aslâ yâr
Hem bulunmaz hasedin ne dostu, ne bir yârı
Âkıbette doldurur bu ahlâk sâhibi nârı
Yeşermiş bağı nasıl kurutursa sam rüzgârı
Hasedde de mahvolur insanın her ameli, kârı
Hased bir tekfîr-i nîmettir, kimde olursa olsun
Hâşâ.. Takdîr-i İlâhî'de bir noksan bulunsun
Ne mülk-ü devlet bâki, ne nizâmı bu âlem
İmtihandır bu nefes, böyle takdîr-i kalem
Eğer olmasa böyle, gitmezdi her gelen geri
Böyle takdir edilmiş, beşerin ezelden kaderi
Olsan da mûtî, olmasan da geçecek bu fâni hayat
Bâri mûtî ol dostum, çünkü gelecek bir gün memât
Bilmezsen fâni hayatı, eksilmez senden hatâ
Hasedin şöyle dursun, mâni olur sahâvata
Hased menbâıdır tûl-i emel, ihtiras
En sonunda bırakın ne kazanmışsan miras
Bu demek değildir ki mahrum ol mülk-ü nimetten
Hâşâ.. murat bu değil, gâye mendir hasedden
Çünkü hased fitnedir, hem nesline, nefsine
Kalkar emniyet-i hâl, güven kalmaz ferdine
Âkıbet gelir felâket, düşürür türlü hileye
Bu hile ki götürür, insanı çok fitneye
Çünkü edersen hased sen bendeki nimete
Yol açar böyle hased, beşerde adâvete
Bu öyle bir ezâ ki, yaşar kalb-i beşerde
Yıkılır, mahvolur gider, fark etmez hatta düşer de
Hased her kötülüğün merkezi olsa gerek
Cimrilik bir şubesi, gerekir hazer etmek
Kalb-i Âdem körleşir, mahrum olur nimetten
Kul olduğu için şeytana, kurtulmaz felâketten
Sakın tutmayın bir dost böyle kalbsiz cimriden
Bu ahlâk yüzündendir çıkmıştır çoğu dinden
“Len tenâlü'l-birra” emri, girmezse insan kalbine
Acımak gerekir ancak böyle zavallı hâline
Bir emri âyet ki “Hattâ tünfikûne mimmâ tuhibbûn”
Nasîbi sır değilsen, refîkisin Kârun'un
Çün bağlıdır bu âyete kulun her tebdîl-i hâli
İşte bu yüzden cimrinin erişmez Hakk'a ameli
Refâhı beşer için okunan böyle her sırrı âyetin
Sanki karşısındadır, vermez hakkın cemiyetin
Bu cürm-i vebâl yeter zannımca artar bile
Elverir etmesin bir mâsum, âhını kalbi ile
Zulm ile olmuş pâyidâr, görülmemiş bir kişi
Âkıbet mutlak döner tersine anın her işi
Hor görme sakın kimseyi güvenip emvâline
Etme haddi tecâvüz, nazar et yarınki hâline
Seyreyle neler oldu neler oldu bu âlemde
Firavun, Nemrut, Kârun emsali söyle nerde
Ey Müslüman dikkat et, silahın olmasın paran
Bir cimri kalbin varsa, cihana mezar kazan
Çünkü dönmüş kalb mihrâbı hizmetkârdır putuna
Elbette acımaz bu kişi, bir muhtâc-ı insana
Söz uzundur, kısaca Hakk sözü işte budur
Cimri olmazsa kişi, ALLAH'ın has kuludur
İçki bırakmaz insanda nimet-i akl-ı iz'ânı
Elbet sevmez Rabbimiz eliyle mezarın kazanı
Beyân-ı KUR'ÂN'dır bu, yalan mıdır ALLAH'ın
İntihar için kendini, budur en büyük silahın
İçki şeytan işidir, hazer et böyle amelden
Öyle pis bir amel ki, çıkarır kişiyi dininden
İçkide çoktur hile düşmeye gör bu girdâba
Ne riâyet kalır sende aslâ hayâ-yı âdâba
Olur kişi muvakkaten sûret-i hayvan timsâli
Terk-i edeb eylemek, bunun en büyük misâli
Olursa içkide müdâvim gayrı bulamaz felâh
Ceseden mundardır artık, cennete sokmaz ALLAH
Olursa içkiye mübtelâ bir cemiyyeti külliye
O milletin hayatı, tıpkı benzer ölüye
Bu mevt-i hayat ile kurulmaz vahdet-i İslâm
Evvelâ, kesmek gerekir içkiyi her insan tamam
Evvelâ lâzımdır amel, arkadan gelir ihsan
Hâli tebdil olamaz amelsiz olursa insan
Vaadi böyledir ALLAH'ın, kusur etme amelde
İstiğfar muteberdir, tatbik eyle nefsinde
İstiğfarsız ölse kişi girse dahi cennete
İçemez havz-ı kevserden mûtî oldukça bu illete
Öyle bir beşerî âfet ki, celladıdır insanın
Sofrasında bulunsan, reddine sebebdir duânın
Ne duâsı, ne namazı, erişmez ALLAH katına
Hem çok büyük bir günâhtır, bu kirle gelmek zâtına
Hayâ ister birazcık, bu suçla durmak dîvâna
İstiğfar eyle azizim lânet şeytana uyana
Bir sâri hastalık ki, sirâyet eder nesline
Dolaşır cürm-i vebâli, âkıbet gelir nefsine
O zaman olsa gerek helâki böyle neslinin
Pek çok olur dâvâcın, o habis olan nefsinin
Acımaz mısın hâline, o körpe yavrunun aklına
Kalmadı sofran içkisiz, ne yüzle çıkan yarına
Ne büyük bir cür'ettir ki, pervâsızca imâl eder
Bu yol kanaatimce küfr-ü inada gider
Değil imâline bunun, meneder içmesini ALLAH
Bu zilletin içinde yine sen boğulacaksın billah
Gerek imâlinde refik, hem gerekse satışında
Şeksiz müşterektir o, her cürm-i vebâlında
Hatta içenden ağır satışın, imâl edenin
Bir gün sorulur hesâbı sana bu verilen bedenin
Çünkü hilâf-ı KUR'ÂN'dır böyle her türlü amelin
Göster senden aşağısın, gayrı yolda gidenin
İçkinin evveli tatlı âhiri olur fâciâ
İbret alan alır bundan, sadece bizden bir ricâ
Hoşça oturup içkiye, kalkarlarsa felâketle
Birinci dünya misâli, ikincisi âhiretle
İnsan hayatı, sıhhati, inkisâr olur bu yüzden
Elbet hayır beklenmez şeytanın girdiği hâneden
Çünkü içki necistir, pistir, pislik şeytan işidir
Bunu irtikâb eden, elbet şeytan eşidir
Bu âlem-i içki yüzünden ne canlar oldu hebâ
Bunun cemiyyete zararın belki eylemez vebâ
Herhangi bir hastalık insanı bu âlemde yıkar
İçki ise böyle değil, her iki cihanda yakar
Ne ilm-i şeriat bunu, ne ilm-i tabâbet bunu
Kabul etmiştir azizim, terk edip kurtar soyunu
Var sanma bunda menfaat, olsa olmazdın sarhoş
Cevheri aklın gidiyor, düşün artık, bu söz ne boş
Hepsi hîlesidir şeytanın, insandır ona rehber
Böylece veriyor Rabbim kitâbında bize haber
Hazer et böyle insandan, ki kurtulasın şeytandan
Selâmet yoktur kişiye, kaçmadıkça o insandan
Çünkü azar her bir kişi ancak kendi refîkinden
Selâmeti insan için, haber verir velîsinden
“Ve kûnû mea’s-sâdıkîn” emridir bu KUR'ÂN'da
Uymayanlar bir doğruya, nâdimdir elbet sonunda
İşte böyledir azizim, seç dostunu Hakk için sen
Gayrisi nâra götürür hele sen içkili isen
Bu bâbda sözüm sondur, istersen kabul eyle
İçkiden evvel hâlini, bir de sonunu seyreyle
Hangisi insana yakışır, insan olmak için insana
Ne büyük vaazdır bu hâl, ibret alırsan sana
Edilir cinâyet yırtılır nâmus bu meyhânede
Son nefes alınır, tımarhânede ya hapishânede
İşte çizdim azizim bu hayatın sahnesini sana
Gücenme sakın dostum, bu vazifedir bana
Var ise aklı şuurun, eyle KUR'ÂN'a hizmeti
Eğer istiyorsan kurtarmak bu asil milleti
Gayri yoldan gidişin değil bir çâre-i vesîle
Tedavisi imkânsız bir yaradır belki bu nesile
Gel eyle istiğfarı, ki rahmet olsun âhirette
Aksi halde gömerler, böyle seni cehâlette
Çünkü sorulur bu nefsin bir gün senden sıhhatı
Tâmir etmez bir amelin yaptığın bu tahribâtı
Haşr olursun sıfat-ı Âdemden gayrı bir sıfatla
İstersen bak aynaya, öyle bir içkili hayatla
Günden güne çoğalıyor içki içenin adedi
Alkollü zürriyettir bunun yegâne sebebi
Eseri nefsindir bu, böyle içkili bir cemiyyet
Bu eseri felâketten, kalkıyor insandan milliyyet
Terk eylemektir çâresi, edelim cümleten istiğfarı
Kutlayalım milletçe bu ilâhî zaferi
Söz gelmişken arz eyleyim bunun bir de refîkini
Bulamadım bir kitâbda, ne İslâm'da bir yerini
Düşmüş beşer bu illete, çok safsata söz içinde
Güya değilmiş haram, yokmuş bir yeri dinde
Bilenle bilmeyen bir olmaz buyuruyor Rabbımız
Yok mudur bu âyetten bizim bir nasîb-i hakkımız
“La yestevi ashabu'n-nâr ve ashabu'l-cenneti”
Yanlış mı anlıyorsun bu ilâhî âyeti
Ehl-i cennet ile ehl-i nâr bir olmaz buyuruyor
Ehl-i küfrün halleri sana hiç yakışmıyor
Sana yakışan misvak, koku, bir de sakaldır
Sünnet-i Resûldür bu bir İslâmı vakardır
Bunlara tercih edersen tütünü, nargileyi
Korkarım ki kaybedersin Fırka-i Nâciyeyi
Uyma nefsine dostum terk et bu şeytan işini
İnanmazsan sözümü, açta bak emziğin içini
Daha yakındır sana, açta bak yıkanan dişlerini
Artık sen iyi düşün, yıkanmayan yerlerini
Her sıhhatı zararın evveli olsa gerek sigara
Ne büyük bir düşman ki, muhtaç eder seni ağyâra
Bu bir eser-i cehâlettir ki, başlatmış ona bunu
Gördüm ki hep nedâmet, her içen insanın sonu
O halde dönmeli insan, bu yolda nerde ise
Lânet edip şeytana, son verelim bu pise
Ne büyük İrşâd-ı Hakk ki içersin, memnun değilsin
Bilmem ki niye terk etmen, acaba sen deli misin
Bir mü'min bile bile etmez günâhta ısrar
Daha da fecîsi var, bilirsin o da esrar
Arkadan gelir eroin, ne felâkettir kullanana
Alışmasın bir defa, o mel'un nefis tadına
Esrar, eroin, sigara hakkın bir nevi nebati
İstifâde için bundan ilgilendirir tabâbeti
Her zehirli maddeden kalkarsan istifâdeye
Çekerler bir gün seni, ilâhî ifâdeye
Şimdi saymayacağım anın çok tıbbî mahzurların
Görülmemiş verdiği hiç, aslâ sıhhat sigaranın
Üstelik türlü zarar, hem ne büyük israf bu yol
Elinle paranı yakarsın, aklın varsa saçını yol
Gücenme sözüme dostum, içer miydi Peygamberin
Sünnet bile olmadı bu, gördün ya bu hallerin
Belki, yoktu devrinde sigara diyeceksin
Böyle dahi düşünmenden çok zarar edeceksin
Misvak her derde devâdır, ölümden gayrı buyurur
Bu Emr-i Risâlet bize, terk-i sigarayı duyurur
Nebîmiz böyle derken, ısrar edersin hâlâ içmekte
Israr etme sakın dostum, şefaat var terk etmekte
Üstelik hem sakalla kullanın bu rezâlet-i nesneyi
Ne mahrum-u hâyâsın ki terk etmen aşikâr içmeyi
Sürme bu lekeyi İslâm'a, îmân olur andan âciz
Terk et bu ameli dostum, var ise hâyâdan bir iz
İçmezsin bir büyük yanında, ne azîm ders insana
O kadar hâyâ etmek yok mudur Hakk'tan yana
Elinle atma nefsini tehlikeye derken Rabb'ın
Uyup bu nefs-i hevâya red mi ediyorsun Kitâb'ın
Senin zevkin mi yoksa bu Kitâb-ı Mübîn mi üstün
Sakın yükseltme kalbinde böyle bir şirkini büstün
Hazer etmeyi emreder Nebîmiz şüpheli şeyden
Hem devam ederek buyurur, aksisi çıkar dinden
Sigara sigara olarak farz edelim değil haram
Helâl de diyemezsin ya, yoktur elinde bir i'lâm
O halde şüphelidir bunda yoktur ihtilâf
Kullanırsan yanarsın, Nebî'mde olmaz boş lâf
Hiç itiraza kalkma, var ise kuvve-i îmâniyyen
Bu kat'î şer'î sözdür, bundadır şeref-i İslâmiyyen
Gerçi çoktur söyleyecek, kâfî gördüm bu kadarın
Çünkü içenler bilir, bizden pek daha çok zararın
Sebeb-i yangındır sigara, ibret alsın tâ ki beşer
Hakk'a bunda bir zarar yok, satanla içen düşer
Satan dostum iyi düşün, kâr bildiğin belki zarar
Sebeb-i mücrimsin sen, bunun bir gün hesâbı var
O zaman fâide vermez bu mesnetsiz hüccetlerin
İçen kendini zehirler sen ise milletlerin
Artık düşün vebâlini, tâkâtin varsa cür'et eyle
Bence “Er-rızqu alellâh”, istihza sayarım âyetiyle
Bu bâbda son verip söze, yine geçeyim içkiye
Çünkü dünya bundan bezgin, husûsen bizim Türkiye
Gerekir bunda irşâd, almalı kişi ibret
Belki kalkar bir himmetle, nefsimizden bu illet
Hakk'ın binâsıdır insan, tahrib etme anı şarabla
Aksi halde kesilir, senin de alâkan mihrabla
İçer misin içkiyi sen, sorarım camii içinde
Yapsa bunu bir kişi, kalır mı İslâm dininde
Bu vücut camiiden de mukaddes, anı sen bil bir Kâbe
Ne kadar alçalmışsın ki, cür'et edersin bu irtikâbe
Ne şerefli bir mahlûksun, oldun bu îmânla müşerref
Terk etmedikçe içkiyi, kalmaz sende de bu şeref
İnsan mahrum olmadıkça îmândan, demek ki bu dinden
Vazgeçmiyor bu suçu da şüphesiz işlemekten
Bu kadardır sözüm dostum, ister kullan ister terk et
Dinlemezsen bu sözü sen, ölüm olur bir felâket
Şimdi de geçelim zinâya, ne büyük hayâsızlık
Ne âdî kavimler var, kalmamış onlarda kızlık
Şehvet bir nefsî kuvvet ki, hükmeder cesed-i beşere
Yense onu bir kişi, lâyıktır cennetle tebşîre
Sütun-u arzdır insan, olursa iffetle müzeyyen
Çok meleklerden üstün, arzda böyle yürüyen
Risâletin mahbûbu o, hem matlûbu şefaat
Olmuştur Hakk'a yakîn etmeli ana itaat
Çünkü esrâr-ı îmândır onda eden bu tecelli
Böyle rehber-i îmâna, elbet hürmet etmeli
Zinâ, işret ve kumar, öyle bir arz-ı felâket ki
Yıkılır hem o kişinin, olsa da dünya kadar mülki
Cihan bu misalle doludur, isbâtı her an hazır
Tahtında azledilen sayılır pek çok nâzır
Zinâ etmek şöyle dursun, olsa bir kimsede meyil
Anın her âlemde hayatı aslâ mûteber değil
Hem düşer her türlü mihnete, kalmaz îmândan eser
Elbette düşecektir, bindiği dalı keser
Olmazsa bir kimseye nâmus cihetiyle emniyyet
Demek ki yoktur o kişide, İslâmî bir kâbiliyet
Ehl-i zinâ olmasın dünyada en alçak insan neden
Elbet olacak, kendi kardeşine tecâvüz eden
Olmasa dahi mü'min, mahluk-u ilâhidir bu
Haddi tecâvüz edenin elbet felâkettir sonu
Ref'i îmân, ref'i hayâ, ref'i rızktır zinâ
Bu yolda olan kişi, cennette kuramaz binâ
Tanımaz KUR'ÂN hayat böyle denii beşere
Bir mü'mini düşürmesin ALLAH böyle işlere
Hâşâ Takdîr-i Hakk değildir böyle bir hayâsızlık
Olmasın diye düşündüm Rabbime ilticâsızlık
Eğer her cürm-i vebâle sebeb olsaydı ALLAH
Meneylemezdi bizi, hiçbir cürümden billah
Halbuki meneder bizi her cürm-i felâketten
Bir cürme teşvik eyleyen meneder mi cinâyetten
Bihakkın girmedikçe emrine, selâmet yoktur kişiye
Husûsen şayân-ı edebdir, lâzımdır her dişiye
ALLAH halk etmiştir her hayrı, şerri bu bir imtihan
Bu sebebden inzâl olmuştur bize Hazreti KUR'ÂN
Doğru yol rehberidir bu Kitâb-ı Mübîn bize
Bu rehberi terk eden düşer ancak yanlış bir ize
Karşı gelirsen kânuna, lâyık olmaz mı sana cezâ
Mücrim olursan eğer, hâkim mi sana eden ezâ
Mücrim olup, âsi olma ki sen bu kânuna
O zaman erişmez cezâ da senin zâtına
İtaat edersin de insanın yaptığı her kânuna
Karşı gel bakalım emrine, kalır mı bu yanına
Esas edilecek itaat Kânun-i İlâhî'dir
O zaman bütün kânunların hepsi sana tâbîdir
Aklın varsa dostum, çalış bu dini ihyâya
O zaman yükselir başın, bir gün gördüğün bu semâya
İnsan olarak yaşayıp nâmusa eyle riâyet
Pek çok düşün, senin de vardır bir nâmusun nihâyet
Bu dâire-i İslâm'da İslâm kalabilmek için
En çıkar yol bu nâmuskârâne yaşamayı seçin
Çünkü merkez-i hayattır iffet, yıkılır ihânetle
Bu sebebden meneder Rabbim, hatta nazarı bile
Mübtelâ olsa cemiyyet böyle bir şenî zinâya
Mutlaka uğrar o cemiyyet, türlü türlü belâya
Nâmahremin hayatı men olur toplulukla
Lâ takrabû âyeti kabuldür ittifakla
Çoğalmış ehl-i zinâ, hatta sayılmayacak kadar
Âciz kalmış bu halden bugün mevcut hükümdar
Öyle bir acı hakikat ki, kapıda gözcü bekler
Zilleti gurur sayıyor zinâyı teşvik edenler
Kânun zinâyı meneder, bunu teşvike sebeb ne
Böyle umûmî zinânın bilmiyoruz adı ne
Bu yanlış tedbir ile kurtaraman İslâmiyyeti,
Hatta yıkarsın bu tedbirle bir günde milliyyeti
Çünkü ahlâkı zeminin yıkılır temeli orda
En büyük tedbir ancak, sokmamak lazımdır yurda
Dün adedi bir hiç iken, bugün olmuş çok ziyâde
Alsa gerek her kuvveti, gördüğü bu himâyede
Ben göremiyorum aslâ bu yolda bir zinâyı men
Cidden olsaydı bir men, çoğalmazdı bu kadar erken
Demek ki alınan bu tedbir olsa gerek çok yanlış
Bunun gerçek isbâtıdır, günden güne çoğalış
O halde edelim avdet çok kuvvetli bir tedbire
O zaman kalmaz beşerde aslâ bir cürüm kabire
Bu tedbir ancak dindir, eyleyelim buna rücû
Yoktur bundan gayri bir yol, gerçek nizâmı kurucu
Bozulur beşerin nizâmı bu düsturdan ayrılmakla
İşte bu sebebdendir ki, bitmiyor suçlar saymakla
Erbâb-ı nâmus kurtulmaz bu yol kapanmadıkça
Ne yazık ki çoğalıyor, günden güne alçakça
Bugün başka birinin, yarın daha bir yakînin
Bir gün de olmayacağı ne mâlumdur ırzın da senin
Ateş düşmesin bir yere, sirâyet eder süratle
Öyle bir an gelir ki, âciz kalır itfâiye bile
İşte zinâ da böyledir, tedbir alınmazsa cemiyette
Ateş gibi yakar gider, bir faciadır, her gün bir evde
Bacadan tüten duman, feryâd-ı iffettir o zaman
Gelmez imdâdına yine, gayrisi ehl-i îmândan
O halde bil azîzim, kıymetini ehl-i îmânın
Kendine düstur eyle her fermânını KUR'ÂN'ın
Kalbin, gönlün, evin, yurdun, cihânın dolsun nûr ile
Ecdâdındı fetheden cihânı bu hizmet-i îmân ile
Yok mudur sandın eser, damardaki kanın ondan
Bir anda yıkıp zulmeti, dön gayrı meşrû yolundan
Tarihe tarih yazdır, hattâ ecdâdından ziyâde
Çünkü sen göklerde uçuyon, onlar ise piyâde
İçki içen bir kimse bulunur terk-i salâtta
Merkezi fuhşiyâttır, tefrik etmez nâmusta
İçkiye bağlı fuhşiyyât kalkmalıdır cemiyyetten
Aksi halde eser kalmaz beşerde İslâmiyyetten
Çünkü namazı terk etmekle her fuhşiyyât çoğalır
Namazı terk eden cemiyyette, sorarım din mi kalır
İşte içki terk-i salâta sebeb olduğu için
Zinâ da böyle çoğalıyor, bu günâhtan vazgeçin
Evini mahrem bilip perdeyi çekmeye sebeb ne
Söz dolanıp, dolaşıp, geliyor edebe yine
Evin mahremi edebin etmekse böyle himâye
Evdeki libâsla çıkarsın, o halde perde niye
Demek bu perde-i setr değil eşyayı gizleme
İffet-i insan içindir, cevâb yoktur sözüme
Çıkma bir mahrem yanına sakın açık kıyâfetle
Olaman ehl-i cennet, ibret al Havvâ ile
Alınıp cennet libâsı indirildi bu dünyaya
Bir emre muhâlefetten muhtaç oldu hayâya
Sen de etme ki bu setri emre sakın muhâlefet
Berdevâm etsin sende îmân, hayâ, bir de ismet
Hakk'ın emridir kadına baştan ayağı giyinmek
Emre riâyet etmeyene haramdır cennete girmek
Bunda himâye yoktur, farzdır her îmânlı kadına
Etmeyen setre riâyet, mahrumdur îmân tadına
Fidan ağacı korunursa sarılmakla soğuktan
Setr eyleyen kadına da yaklaşamaz aslâ şeytan
Tehlike gelir nâstan, korunmak gerekir kadına
Tahdid-i şeriatsın sen, ancak helâlsin kocana
Nikâhı ebeden haram olmasa kişiye kadının
Bil ki haramdır ona, olsa da ahbâbın
Kısaca haramdır kadına her açık kıyâfeti
Kim yaparsa bunu mutlak, terk etmiştir diyâneti
İşret, zinâ, sonra bağlar insan kalbini kumara
Bu zillet-i ahlâk ile imkân yok cenneti îmâra
Vardır şeytanın oku, kullanır bunu insana
Bundan biri de kumardır, boyar beşeri al kana
İşlenir nice cinâyet böyle kumar masasında
Milyonca olsa parası, kalmaz bir kuruş kasasında
Boş vakit çok kıymetlidir, heder etme onu kumarla
Hiç uğraşma îmân düşmanı ne sazla, ne de barla
Bugünkü kahvehâne ne büyük felâkettir insana
Böyle zulmet-i hayat tesir etmektedir îmâna
Böylece kararır kalbi, mahrum eder Nûr-u İslâm'a
Böyle sâhib-i kumarın hakkıdır olmak da âmâ
Âdem için kumar, eşi bulunmaz bir hata
Kalkar ondan her şeref, son verir iktisâdî hayata
Her fakr-u zarûret bunda, dilenmektir âkıbeti
Yırtılır hayâ perdesi, hattâ kalkar iffeti
Öyle şaşkın bir hâl ki, kalmaz hiç huzuru hayatı
Bu hâl oldukça kişide bulunmaz ebeden sıhhatı
Kalkar hıfz-ı sıhha, kalkar cemiyyette hizmeti ifâ
Kalmaz böyle bir cemiyyette hem de bir ahde vefâ
Ne korkunç eşkıyâdır ki, böyle bir erbâb-ı kumar
Çün sıyrılmış insanlıktan masada dostunu soyar
Ne büyük beşeri felâket, ne büyük vicdansızlık
Beklenir böyle kişiden, elbet büyük de ahlâksızlık
Söner şevki çalışmanın, sevk eder her meskenete
Bağlar istikbâli şansa, parazittir cemiyyete
Akâid-i İslâmiyye koymuş fermân-ı hükmünü
Kimse tutamaz burda aslâ sermayesiz yükünü
Bağlayan şansın kumara kaybetmiştir îmânını
Böyle bir mahrumu îmân, bir günde döker kanını
Kumarın adı birdir, ama boyanır bir çok renge
Devam etse buna kişi, kuramaz bir mâli denge
Nasıl olursa olsun, sen etme kumarda hevese
Ferâgat eyle dostum, kıymet verme dahi lâdese
Alıp kıymetli vaktini zindan eder hayatını
Hem sûret-i hınzır kılar âkıbette memâtını
Çünkü hınzır kanıdır kumar, boyanırsın rengine
Böyle renge sâhib olan, acısın artık hâline
Böyle kan olmalı tasfiye, ciddi bir istiğfarla
Varılır mı dost yanına, sorarım hiç ağyârla
İşte her türlü vebâl böyle düşmanıdır kişiye
Budur nasihatimiz, gerek erkek gerek dişiye
Bazı câhiller derler ki, biz kumar oynamıyoruz
Ahbâbı dost arasında bir eğlenti yapıyoruz
Evet biz de biliyoruz, gâyen değildir kumar
Bu hâl olur da alışkanlık, sonra kumarı da oynar
Çünkü her hastalık, ki gösterir bazı alâmet
Olmazsa tabîbe müracaat, sonu elbette felâket
İşte her kumar âletiyle eğlenmekte böyledir
Vazgeçmezsen bu amelden, bu da kumara vesîledir
Silahı taşımakta devam ederse bir kişi
Birini öldürmek olur, belki de âkıbet işi
Dâvâ hazer etmektir vasıtayı her cürm-ü vebâle
Bunda gerekmez kişiye aslâ düşmek ihmale
Senin hakkın değildir uğraşmak men olunan âletle
Geçmez bir şey eline din ile istihzâ etmekle
Ne acı bir felâket ki, yayılmış her Âlem-i İslâm'a
Tesis edilmiş kulüpler, ne büyük ayıptır Âdem'e
Üstelik yılbaşılar ateş saçıyor bu âleme
Doğurduğu kötülükler sığmaz yazmakla kaleme
KUR'ÂN ictinâb edin şeytan işidir bu amel derken
Sen Müslüman değil misin, vazgeçsene işlemekten
Söyleyim ey azîzim burada son nasîhat sana
Derhâl terk et, nasîbin varsa îmândan yana
Rüşvet kirli bir ele benzer, kirletir her temiz yeri
Girse insan kalbine, kâfîdir ona bu kiri
Kula kul eder insanı böyle açıkça düşünüş
Namerdlere yakışır ancak bu yola dönüş
Öyle bir maddî hastalık ki, eder sâhibini murtad
İrtikâb etmek haramı onca bir ahlâk-ı mûtad
Alan da veren de nârdadır, bildirdi Hakk'ın Habibi
Çünkü her türlü devâda O'dur beşerin tabibi
O halde, etme bu emr-i Resûl'e sakın muhâlefet
Habibini yalancı çıkartmaz, kalırsın nârda ilelebet
Şakî nasıl gasb ederse hakkı olmayan emvâli
Her ehl-i rüşvetin hâli de, sayılır şakî ameli
Fark şudur biri silahla gasbetmiş malın insanın
Biri de mahrumu olmuş, verilen vazife-yi vicdânın
Olursa zillete kim esir, maddiyâttır emeli
Yıkılır böyle amelle her adâletin temeli
Rüşvetin merkezi sıkleti toplanır devlet kapısında
İrtikâb etse bir memur hayır kalmaz yapısında
Aldığı ücreti mesaisi cehennemden bir ateş
Veren de elbet olur, o hâini devlete eş
Sarsılır idâre-i devlet, çok çeker zahmeti millet
Böyle hâinler yüzünden yıkılır ikbâl-i devlet
Düşme ey mü'min kardeşim sakın böyle bir tuzağa
Hakk'tan olmadıkça mahrum, girmezsin hiçbir ağa
Hizmet-i İslâm'dan, îmândan o hâlde olma mahrum
Belki olursan dostum, mutlaka fecîdir durum
Tutup bu nasîhatim, rüşvetle olmayasın zelil
Hatta bir menfaat uğruna olma kimseye delil
Mevkii makam için âmire gülmekte bir rüşvet
Ne kadar aşağılık sana, hele verdiğin ziyâfet
Kısaca aziz dostum gezmek istersen ak alınla
Rüşvete eyleme meyil, budur yaşamak nâmusla
Terk etmezsen bu hâli, olursun namerdlere hâmile
Çıkamazsın huzura da yarın bu kara yüzle
Vazgeç bu nefs-i hevânın alçakça zihniyyetinden
Nâsibin olsun senin de Nûr-u İslâm ziynetinden
Olmazsa cemiyyette üç şey mutlaka emniyyette
Bulunmaz aslâ huzur, ne de selâmet o millette
Birisi can, birisi nâmus, birisi maldır insanın
Başta gelir îmânı mutlaka her Müslümanın
Cana ırza taarruz gibidir çalmak insan malını
Sakın gasbetme kimsenin bir zerre olsun emvâlini
Sirkat öyle bir leke ki, tesir eder her nesl-i ahfâda
Düşsün kânunun pençesine, gelmez kimse imdâda
Zannederim bulunmaz hırsızı bir eden müdâfaa
ALLAH katı da böyledir, güçtür lâyık olmak affa
Ölçüde, tartıda hatâ, eser-i hırsızlıktır bu
Düşürecekti felâkete bu illet, kavm-i Yunus'u
Demek ki her türlü hırsızlık bir felâkettir kavme
İbret al bu fâciâdan, hırsızı aslâ sevme
Ağaç yaşken eğilir, kurursa ancak yakılır
Sen de terk et kötülüğü, Hakk'a da böyle varılır
Kâtil olmak bir felâketse kıyıp insan canına
İhtikârla gasbetmek, cinâyettir insan malına
Ne hakkın var tecâvüze, bir kimsenin emvâline
Meşrû yoldan ayrılma, yazık olur sana ve nesline
Zimmet, ihtilâs, yani her türlü sahtekârlık
Bunlar da çok âdi suçtur, elbet sayılır hırsızlık
Hîleye, hırsızlığa yer verildikçe bir cemiyyette
İtimat kalkar aradan, endişe olur o millette
Bu zillet-i ahlâk yüzünden kalkar her türlü muâvenet
Sonra başlar insanda, eylemek pek çok şeylere ihânet
Bir anarşidir başlar, sıra bekler felâketler
Tarihe mâl olmuştur bu sebeble nice devletler
Ne kânun, ne emniyyet zabteder böyle azgınları
Bir felâkettir beşere, eksilmez yangınları
Dağlarda eşkıyâlar, şehirde fâizi mürtekib
Kurulur içinde cemiyyetin eksilmez hadiseyi tertib
Ne saygı kalır artık, ne şefkatten bir eser
Yırtıcı hayvan olur, bu ihtirasla her beşer
Erbâb-ı nâmustur kalan ancak bir köşede sessizce
Var ise bir işitilen, bir âhtır, o da derince
Rabbim kılar mı lâyık ikbâle böyle milleti
Atmadıkça göğsünden bu hayvânî nefsî rü'yeti
Kaldırırsa her beşer bil ki muâvenet hükmünü
İhtiras kaplar yerini, artırır beşer zulmünü
Her yüzde okunur menfaat, belirir hırs-ı telaş
Yakar İslâm'ın nûrunu, fâiz gibi bir ataş
Başlar cemiyyette artık, ALLAH'a Resûlüne harb
Esrâr-ı KUR'ÂN'dır bu yıkılır o zaman mihrâb
Fâiz girmedikçe cemiyyete düşmanı olmaz KUR'ÂN'ın
Fâizdir feshine sebeb, insanda bil ki îmânın
Fâize sebeb nedir kardeşim bunda tefekkür et
Bence olsa gerektir sebebi, terk-i muâvenet
KUR'ÂN “Lâ takrabû ribâ der”, sen ise hemdem olun
Mânâsı olma yakîn, ne kadar şaşırmış yolun
Erbâb-ı îmân için ne fecî âkıbettir fâiz yolu
Çok uzaktır hem kişiye, Fırka-i Nâciye yolu
Fâizde olsa selâmet meneder mi ALLAH kulunu
Fâiz alıp verenler, mutlaka şaşırmış yolunu
Şeytan çarpmış gibi kalkar fâiz irtikâb edenler
Böyle emir buyrulması şaşırmış hale işâret eder
Yapmış vesîle-i ticaret, fâiz gibi bir günâhı
Ne kadar nankörsün ki, paraya değiştin ALLAH'ı
-620-
Unutma şunu azîzim, sen yok olacaksın bir gün
Belki çıkman yarına, kâr kârdır, ne kazanırsan bugün
Ne şeref vardır bu fâizde, ne de bulunur felâh
Karşında hasmındır senin Resûl ile ALLAH
Alana, hem verene, kâtibine, hem şâhidine
Lânet etti hak Resûlü, bir hakârettir bu dine
Aklın varsa ey Müslüman, derhal dön Hakk yoluna
Bir emre karşı gelmekten, ne yaptı Âdem kuluna
Sebeb nedir karşı geliyorsun Hazreti ALLAH'a
Halbuki odur seni çağıran nûra, hem felâha
-625-
Bu bâbda çoktur söyleyecek, kâfî gördüm bu kadarın
Terket bu fâizi dostum, eşi olursun nârın
Zarûriyyet beşerde mahzâ imtihandır insana
Bakalım kim hizmet edecektir diye bu KUR'ÂN'a
Elbette olacaktır pek çok güçlüğü bir imtihanın
Diploma almış var mı göster imtihansız insanın
Evet bir diploma alır, bir de sor onu alana
Öyle kulak asma dostum, her söylenen yalana
Hizmet et Hazreti KUR'ÂN'a ki alasın diploma
Verilir mânevî diploma, ancak böyle İslâm'a
-630-
Hazer etmesen günâhtan, yaklaşmazsan emrine
Ne yüzle gideceksin yarın, İslâmların kabrine
Çok tefekkür eyle dostum harama, bâtıla meyletme
Defter-i âmâlini, sakın günâhla kirletme
ALLAH affeder deyip güvenme sakın bu zannına
Rastlanmamış bir mücrimin aslâ mahkemede affına
İstiğfar müstesnâdır, yapmamak üzere cihanda
Çünkü tecdîd-i îmândır, böyle istiğfar insanda
Tekrar düşmek aynı hatâya, olur ahde vefâsızlık
Ahdinde durmamak ise, şüphesiz hayâsızlık
-635-
Biraz da arz edeyim emirden Müslüman kadınlara
Çok emirler farz olmuştur, biz gibi âciz kullara
Başta itaat gerekir, ALLAH ile Resûlüne
Dikenine kulak asma, kıymet vermeli gülüne
Sonra itaat lâzım şeriatta kocaya
Lüzum yok bunda ilime, ne de aslâ hocaya
Çünkü Fermân-ı Nebîdir, şart koşulmuş itaat
İtaat etmeyen kadın alamaz aslâ beraat
İtaat eden kadın Zümre-yi Sâlihînden mutlak
Nimet-i cennet tahtında bunlardır oturacak
-640-
İtaat belki zor gelir, acıdır, inanmak gerekir
Böyle amelin kardeş bırakmaz sende bir kir
Tebşir-i cennettir amelin, vaadeden Resûlündür
Elverir itaat et, iffet-i nâmusunla dur
Koca hakkı ödeşilmez aslâ ilm-i amelle
Ödeşin itaatle, bir de tatlı dilinle
Bu sözümü bil ki muhakkak, nasîb-i îmândır itaat
Sabreyle her ezâya, gülersin gelince o saat
Böyle takdir olmuş sana, itaati bil fazîlet
Her iki cihan içre, verilir sana alâmet
-645-
Zulmü ihtiyâr etme, ey Müslüman sen de sakın
Âile olmuştur sana, bil ki her şeyden yakîn
Sorulur kadına ilk suâl, evvel emri namazdan
Verirse buna cevap, sonra sorulur hak kocadan
Görüyorsun ki kardeşim hukuku haktır kocanın
Gücendirirsen gönlünü, lânettir her bir anın
Bu sözler benim değildir, Resûlümüz emrediyor
Gördüm ki vakt-i âhirde niceleri îmânsız gidiyor
Eksiksin her vechile sen, bir üstünlüğün yok aslâ
Üstelik çok zayıfsın, bu noksanlığın fazla
-650-
Nâçiz olan bu sözlerim gitmesin gücüne aslâ
Bir ölç bakalım kendini, istersen hangi nâsla
Her vechile yakışan, ere itaattir şânına
Son sözüm budur kardeş itaat eyle kocana
Adâlet mülkün temelidir, ihânetle yıkılır
Devlette her ikbâle ancak adâletle varılır
Beşerin her hayatı bu süzgeci adâletten
Âdil olmazsa ehl-i süzgeç, geçilmez felâketten
Beşerin emvâli, canı, her türlü gerçek hakları
Ayrılmaz bu kapıda, yaptıkça insan farkları
-655-
Öyle bir makinedir ki adâlet, onun kuvveti hak
Bu kuvvet kalkarsa aradan, kalmaz arada bir fark
O zaman âdileşir, olur hîleli bir maddeyi gıda
Zehirlenir hakk-ı cemiyyet, bakan olmaz feryâda
Böyle bir zulmün sesi yükseldikçe vatanda
Bundan yaşayan değil, bîzâr olur yatan da
Başlar her tefrika artık, menfaat alır meydânı
Mağdur olan beşerin çekilir var ise bir kanı
Aramaz artık şahâdette erbâbı nâmus ehlini
Hakkı teslim eder ona, kim uzatırsa elini
-660-
Hüküm nefsin elindedir, hak, adâlet ona tâbi
Hakkın arasa bir kişi, mücrim olur sâhibi
Freni kopmuş gibi gider cemiyyet uçuruma
Adâletsizliktir şüphesiz sokan bu fecî duruma
Kalkarsa böylece adâlet, yalancıya olur rağbet
Elbette bu gidişin sonu olsa gerektir nedâmet
Kalkarsa adâlet korkusu, kânun olamaz ona hâkim
Kânunu kılmak için hâkim olalım adâlette kâim
Girmezse yalancı bu tezgaha, çalışır adâlet fabrikası
Tesir etmez buna artık haksızların kasası
-665-
Şâhidlikte olmayasın haksızlarla berâber
Cürm-i vebâlin artar, bir günde îmânın gider
Hattâ nefsinde dahi olma haksızlığa mübtelâ
Mutlaka erişir sana, tasavvur edilmez belâ
Adâlet mülkün temeli ise, koruyucusu sensin şâhid
Bu öyle bir vazîfe ki, dine, îmâna müstenid
Her zulm-ü nifâkın ateşin söndürecek bil ki sensin
Etmezsen buna ihânet, kesersin her zulmün sesin
Olsa adâlet hâkim her işinde bu beşerin
Olmaz insanın zararı, hatta dağda gezen hayvanın
-670-
Merkezidir adâletin korkmak başta ALLAH'tan
Beklenir böyle hareket ancak din-i İslâm'dan
Demek ki hakikat şudur, dindir her temelin taşları
Gayrisine verme kıymet, boştur onların alkışları
İsteme başkasına aslâ nefsine istemediğini
İşte adâlet budur iste nefsine istediğini
Şimdi de arz edeyim biraz da cihâddan sizlere
Her devirde her mü'mine, farz olmuştur bizlere
Evvelâ ister cihâd kazandığın malından
Etmeyenlere bir gün verilir kitâbı solundan
-675-
Selâmet-i İslâmiyye bağlıdır cihâd emrine
Mağdur olsa bir kişi müşterektir ecrine
Gayri mücrim sayılır girmedikçe cihâda
Ondan sorulur bir gün yarın Hesâb-ı Kübrâ'da
Katline fermândır İslâm'ın, kaçanların halleri
Din ve millet nazarında bulunmaz şerefli yerleri
Ne şereftir İslâm'a olmak şühedâ, ya da gâzi
Ayırmasın ALLAH'ımız bu yoldan aslâ bizi
Ne büyük fazîlet ki, vazgeçmez hak için candan
Alır bu feyzi çok ülke böyle kuvvetli îmândan
-680-
Cihâda vermeli kıymet, rehberi hidâyettir bu yol
Kurulur Huzur-u İslâm, terk eder vatanı sol
Sarıl Cihâd-ı İslâm'a oldukça imkân elinde
ALLAH ve Resulü seninle, bütün ervâh emrinde
Çünkü kılıçlar gölgesi altındadır cennet
Ettikçe bu emre riâyet, bulamaz İslâm'ı zillet
İstersen burcunda dikilmesin şeriat bayrağının
Karış sen de bir neferi olup bu cihan menbâının
Kalkar her zirâî hayat çekilen ülkeyi sudan
İslâmî hayatta böyle yıkılır kaçarsan bu nûrdan
-685-
En büyük hicret, dönmektir Hakk için cihâda
Sakın düşüp de gaflete, varmayasın ifrâda
Çün buyurulmuş “evsatuhâ”, efdal olmuş “hayru'l-umûr”
Bu olmadıkça düstur kişiye, âkıbet bulmaz sürûr
Sizinle döğüşenle döğüşün emrini vermiş ALLAH
Gayri yoldan haramdır cihâd insana billah
Muhârib kuvvettir hedefin, bir de anın mevkîleri
Bil ki vebâldir sana, yıkılan mâsumların evleri
Olmasın gözün aslâ, düşmanın ne malında, ırzında
Tevhid-i İslâm için harb et, ancak olsun canında
-690-
Ecrinde olmaz noksan, nûrun alâ nûrdur şühedâ
Çün eylemiştir Hakk için, hak yolunda canı fedâ
Ecrâm-ı semâ kandili, hem bu eflâkin şemsi
Yolunda ölen kişinin, bulunmaz aslâ bir misli
Çünkü açıktır emri fermânı, oku Hazreti KUR'ÂN'ı
Bu yoldur kurtaran beşeri, hem rehber-i îmânı
Var ise askerin kıymeti her insanın yanında
İşte mücâhid de böyle, kıymetlidir Hakk katında
Zevk-i îmân lezzetinden unutur canı şühedâ
Ne büyük vasîdir o dem, kalmaz perde arada
-695-
Hak ile haktır o dem, tecelli eder arza bu nûr
İşte o demdir zafer, ki bırakmaz küffârda sûr
Din-i İslâm binasının şeriatsa temelleri
Sünnet-i Resûldür anın konulan her kerpiçleri
Ziynet-i takvâdır anın, tekmil olur böyle binâ
İsbât-ı mülktür tapusu kişinin îmânına
Ref olmaz insandan îmân ihmal edilmedikçe sünneti
Edenler sünnete devam, sayılır mutlaka ümmeti
Yıkılmaz şeriat binası kalkmadıkça taşları
İhmal etmeyen milletin aslâ eğilmez başları
-700-
Evvelâ din yıkılır cepheyi sünnet yönünden
Sonra da mahrum olursun dininin şeriat emrinden
Nasıl hukuku varsa kulu üzerinde ALLAH'ın
Hakkı da vardır bizde, elbette Resûlullâhın
Başta hukuk muhabbettir, sevesin canından ziyâde
Zirâ budur insanda, îmânda kâmil işârete
Her emre riâyet eyle, husûsen sıfat-ı sakala
Eğer yok ise özrün, bu gelmez aslâ ihmala
Çünkü Sıfat-ı Resûldür, girmek lâzım boyasına
Bundan kaçsa bir kişi, lânet eder melek ana
-705-
Çünkü tekzibdir bu hâl, sebeb yoksa terkine
Eğer utanıyorsan, girmen sen de rengine
Kim eder bu sünneti ihyâ, değildir deccal örneği
Aksi hâl kabul eyle, îmânsız olarak ölmeyi
Husûsen her ehl-i imâma, müftülere, vâize
Çok büyük hayâsızlıktır bu, dönmezlerse bu ize
Geçsen sakalsız olup böyle enbiyâ mihrâbına
Genç, ihtiyar olsan da, ezâdır mutlaka zâtına
Zâhiri işâret budur, İslâm olan İslâm'da
Sâhib-i özür isen, isbât et sünneti bıyıkta
-710-
Bunda da yoktur ya özrün, sana aslâ bir karışan
Bunu da terk edersen dostum, bil ki sonun perîşân
Saymak ile bitmez sünnet, kusursuz olmaz kişi
Sakala eyle riâyet, olmak istemezsen dişi
Ecdâdından sakalsız var mıdır göster ey insan
Terk-i ecdâd yüzünden gerektir nârda yansan
Sünneti inkâr eden çıkar elbette bu dinden
Özürsüz ihmal etmek, sayılır o da dalâletten
Bir lütf-i ikrâm ile, ki arz ettim bu nasîhatı
Dilerim ALLAH'ımdan, tenvir etsin mâneviyyâtı
-715-
Kabul etsin nezdinde bu duâyı ALLAH'ım
SITKI ister gönülden, olsun bu eser de felâhım.
Bekir Sıtkı Karaduman
Bu gönül Arş-ı Rahmândır
Yıkma gönlünü kimsenin
Hem Sidre-i Müntehâdır
Yıkma gönlünü kimsenin
Levh-i Mahfûz’u kalemdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Yedi gök seyr-i âlemdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Nâsın atası âdemdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Nazargâh-ı İlâhîdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Tahtıgâh-ı enbiyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin
Hem râzî hem marzıyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin
Tevhîd-i Kıble-i Kâbedir
Yıkma gönlünü kimsenin
Hem Makâm-ı İbrâhimdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Seyrangâh-ı enbiyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin
Güzergâh-ı evliyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin
Sabretmeyip ibtilâya
Yıkma gönlünü kimsenin
Aldanıp nefs-i hevâya
Yıkma gönlünü kimsenin
Düşüp iblis-i belâya
Yıkma gönlünü kimsenin
Arka çevirip hayâya
Yıkma gönlünü kimsenin
Bilinmez sevdiği kimdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Bil ki hepsi velîsidir
Yıkma gönlünü kimsenin
Âdemin kalbi selîmdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Sıtkı sana da emirdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Ol gece kim Dâvet-i Hakk idi “Esrâ Biabdihî”
Olmuştu Resûlün Mescid-i Aksâ ilk karargâhi
“Leyle’n-mine’l-Mescidi’l-Harâm, ile’l-Mescidi’l-Aksâ”
Sırrı fermândı Resûle, gördü Hakk’ı nere baksa
Ne geceydi ol gece Yâ Rabb, inmişti ervâh arza
Dağlar, taşlar hep secdede, bir rahmetti Hakk’tan hâzâ
Enbiyâ, ervâhı oldu bu mülâkattan mesrûr
Bir nidâ Hakk’tan yana ki buldu âlemler sürûr
Enbiyâ ervâhı gelip, sâfı sâf oldu bîgümân
Nûr-u Risâlet evvele kıldılar biât hemân
Enbiyâlar ervâhına olunca Resûl imâm
Evvel, âhir nübüvvetin tasdik ettiler tamam
Hakk râhının erlerine kıldı vedâyı Resûl
Bu ilâhî aşk nûrundan geçti nice arz ve tûl
Bürhân oldu Mirâc’a hem kıyâm eder o taş hâlâ
İsbât eder münkirlere kıyâmete bu hâl kala
Ref olup geçti semâya aşk ile bastı kadem
Geldi gök ehli bâhuşû, istikbâl etti Âdem
Vâsıl oldu İbrahim’e atasıdır ol nebi
Mirâcının kudsiyetin tasdik eyledi lebi
Temâşâ etti ervâh-ı ezel ebed nazar ile
Akl-ı beşer getiremez bu ru’yeti aslâ dile
Bir lâhûtu mânâ içre gördü her esrâr-ı âyân
Gelmemiştir cihâna hiç, kılacak esrâr-ı beyân
Âcizâne arz edeyim ben bu esrârdan bir haber
Zâhir bâtın tekâmüle bir vesileymiş meğer
Ru’yet-i Hakk olanlarda kıldı bu hâl tam tecelli
Hakk-ı mutlak idi bu hâl, ümmetinin tâ ezeli
Gelince semâya Resûl, nûrundan söndü her ziyâ
Seyrân olmamıştır aslâ andan gayrisi semâya
Bütün ervâh izhar etti sevincini Hakk’a cehren
Çünkü cümle mahlûkâtın eşrâfıydı bu gelen
Geçti ervâh-ı âlemden görüp envâr-ı hakikat
Bir kürsü olmuştu Nebî’ye halkolunan bu mümkinat
Ne gam kaldı, ne keder, açıldı esrâr-ı âlem
Bîtefekkür buna insan, yazmaktan âcizdir kalem
Esrârı mânâyı Kur’ân açıp ana hazinesin
Bu gece almıştı Rabbinden selâmetin sefinesin
Ne ervâh kaldı ezâda, ne cism-i cân cefâda
Sultân-ı Enbiyâ tâcın, giydi bu gece fezâda
Ehl-i semâ ana hayran, melekler eder bayram
Tabiin ehl-i sâlihe nâr olmuştu bugün haram
İşte bu lütf-u ikrâmla ederken sohbet-i hâl
Kaldırıp vechi nikâbın gösterdi ana cemâl
Kavuşup aşk-ı cândan sıdk ile mâşûka bu gece
Sohbet-i Hakk vuslatiyle gördü Rabb’ın her cihetce
Arş’ı Kürs’ü seyrân olmuş, Levh-ı Mahfûz ana hayran
Eşyayı sırrı hakikat, aşk içre doldu bu cihan
Ne ins, ne melek âgâh olmamış bu sırra yakîn
Habibine nasib oldu sırrına ermek Hâlik’in
Mukarrabîn ehli dahi görmemiş böyle izzeti
Zevk-i Mirâc emri oldu beş vakit namaz ziyneti
Kalmadılar aslâ mahrum ehl-i semâ bundan uzak
Değil melek, erbâb-ı dîl, mest olmuştu dahi Burak
Cümle mahlukun mâşûku, gönüllerin pâdişâhı
Oldu âlemlere rahmet, görünce şeksiz Allah’ı
Bu lütfa erince Habib, seyrân oldu ana cennet
Arz-ı semâ ilelebet buldu Hakk’tan sonsuz rahmet
Bilâ hâil gören Hakk’ı olmaz mı bu lütfa nâil
Bu sebebden şefaatı mevcûdata oldu şâmil
Yaratılmış cümle âlem beklediler bunca yolun
Bu Mirâc’la ehl-i semâ gördü evvel âhir soyun
Her hükmü fermânı evveli lûtfeyledi bir nazarla
Tekmil ahlâkın esrârı erdi kemâle Mirâc’la
Olmasaydı Mirâc-ı Hakk, kim olurdu rahmet arza
Bir vesile oldu Mirâc, hidâyete Hakk’tan hâzâ
Cümle gök ehli beraber seyrederlerken her âlemi
Bu hâl ile izhar etti mükerrem olan âdemi
Böyle seyr-ü cemâl iken esrârı ahd-i vefâyı
Bir tecelli olup Hakk’tan, nûr ile geçti semâyı
Ol gece dönüp arza, geldi hâne-i saadete
Bu ilâhî Mirâc zevkin anlatmak için dâvete
Bu ilânı bilmez münkir dalmış cehl-i dalâlete
Hâlâ vardır mevcûdâtı, düşmüş zavallı adâvete
Olmasaydı bu sır ifşâ mümkün müydü bilmek anı
Eğer âşık isen sırra, Mirâc sahibini tanı
Nasib olmaz nâdana sır, olmadıkca ehl-i kemâl
Bil MUHAMMED MUSTAFA’yı, ancak Resûldedir bu hâl
Bildi Mirâcını SITKI, uyup Resûlle Sıddıka
Mir’ac haktır ey dostlarım, düşmeyin artık nifâka