NASİHAT-I İSLÂMİYYE Bekir Sıtkı Karaduman

Künye: Nasihat-ı İslâmiyye, Bekir Sıtkı Karaduman, Kalkan Matbaacılık, 2007 (üçüncü basım), Ankara. ISBN: 978-9944-5887-5-1 (Birinci Basım: 1965, Konya; İkinci Basım: 2003, Ankara)

Not: Eser bütün okuyucuların istifadesine sunulmuştur. İlmî çalışmalarda kaynak göstermek kaydıyla alıntı yapılabilir. Eser, telif yasası çerçevesinde koruma altında olup basılmış olarak da dağıtımı yapılmaktadır. Hiçbir sûrette kısmen veya bütünüyle başka ad altında çoğaltılamaz, tekrar basılamaz, menfaat karşılığı dağıtımı yapılamaz. Eserden edinmek isteyenlerin ibadetler@gmail.com adresine e-posta göndermeleri rica olunur. Kitaplar kargo bedeli alıcıya ait olmak üzere yurt içi ve yurt dışına gönderilir.

HULÂSATÜ'L-KURÂN ve HULÂSATÜ'L-İSLÂM
NAMAZ ORUÇ HACC ZEKÂT CİHÂD yeni
HAKK'A DÂVET

YIKMA GÖNLÜNÜ KİMSENİN
TEŞRİF-İ Mİ'RÂC
SIRR-I VESÎLE

Bilinmeyen kelimelerin üzerine çift tıklayınız. (Açılacak pencerede kelimenin mânası görülecektir. Türkçe karakterden dolayı mânası çıkmayan kelimeleri penceredeki kutucuğa yazmanız yeterli olacaktır.)

LUGAT A B C Ç D E F G H I İ J K L M N O Ö P R S Ş T U Ü V Y Z

MUKADDEME

Çok muhterem ve sevgili okuyucularım,

ALLAH'ın (cc) lûtfu keremi ile hazırlamış olduğum bu “NASİHAT-I İSLÂMİYYE” adlı nâçiz eseri, sonsuz hürmet ve muhabbetle sunar, Rabbim Hakk Teâlâ Hazretlerinden tesirini dilerim.

ALLAH (cc) cümlemizi hak ve hakikatten gâfil olmaktan muhafaza buyurup, hidâyet üzere müstakîm yolda dâim kılsın. Fırka-i Nâciye kervânının rehberi bulunan KUR'ÂN-I AZİMÜ'Ş-ŞÂN'nın izinden, delili KUR'ÂN olan kâmil insanların saflarından ayırmasın. Îmâna, KUR'ÂN'a hizmet eden dostlarının nazarından mahrum etmesin.

Hakkı hak bilip ona ittibâ etmeyi, bâtılı bâtıl bilip ondan ictinâb etmeyi bizlere nasîb-i müyesser eylesin.

Âlem-i İslâm'ı dâimâ düşmanlarına karşı mansûr ve muzaffer eylesin.

Bilcümle İslâm diyarlarını her türlü tecâvüzden, felâketlerden emîn eylesin.

Üzerimizdeki İslâm bayrağını ilâ yevmi'l-kıyâme dalgalandırmak ve o bayrağın nurlu gölgesi altında LÂ İLÂHE İLLALLAH MUHAMMEDÜN RESÛLULLAH diyerek ruhumuzu teslim almayı nasîb eylesin. Âmin…

Âmin diyenlerden ALLAH râzı olsun.

Âmin diyen dilleri nâr-ı cahîminden âzâd eylesin. Âmin…

21 Eylül 1965/Konya

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 1

İslâmî nasihatın lûtfu ihsandır evveli
Âhiri rahmet olur, her hak sözün dinlemeli

Gönüllerden gönüllere akar hakikat ilhamla
İkrâmda kusur etme, isbât eyle selâmla

İnsansın insanı bul, cinsine hürmet eyle
Heder etme ömrünü, dâimâ doğruyu söyle

Doğru olan prensip insanın dâimâ yârıdır
Bunda sebât eylemek, insan olanın kârıdır
-05-
Gönlünü hoş tut, dâim ol Hakk ile beraber,
Gaflet gömleğin çıkart, zirâ o yol nâra gider

Hürmette kusur etme, lâyık olan insana
Sakın, of dahi deme ne anana, babana

İbtilâya sabreyle, ümit kesme rahmetten
Her hâline şükreyle, sakın tekfir-i nimetten

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 2

İyilikten hazer etme, görsen kötülük dahi
Âyât ile sâbittir, Resûl'e gelmiştir bu vahiy

Âmâ olup hakikate, bâtıla sakın meyletme
Terk-i KUR'ÂN olup da, kalbini aslâ kirletme
10
Zâlime pervâne olma îmânından olup mahrum,
Âdil kapıda ol uşak, sünnetli olmaktansa Rum

Meyl-i muhabbetin olmasın sakın aslâ dünyaya
Zira fânidir, bir gün geçer, tıpkı benzer rüyaya

Af edici ol, kinden, garezden kılma binâ
Belki sebep olacak senin de bu affına

Oldu isen kardeşim sen eğer Hakk'a zâkir
Görme sakın kimseyi, aslâ kendinden hakîr

Ganî olan ALLAH'tır, seyreden bu devranda
Olmasın andan fakir, her ne varsa bu dünyada
15
Kardeşim ne kazanmış isen sen bu âlemde
Bırakırsın anı bir gün, ebedi seferinde

Gam, keder, nispettir ancak bu fâni cihâna
Eğer kıymet verirsen, olursun deli dîvâne

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 3

Kardeşim gülsen de ağlasan da geçer devran
Bir sinema şeridi, kısa bir seyr-i zaman

Dikkat et olmayasın yolunda mahrum Hakk'tan
Yazılır hayatı nefesin, imtihandır her an

Prensip et hayâyı ayrılma sadâkattan
Şikâyet etme aslâ, bir defa dahi hayattan
-20-
Amel bir nurdur, olursa insan îmân ile müşerref
Ancak bu yönden gelir insana izzet-i şeref

Çalış muhtaç olma nâsa, sana bu nimet yeter
Nâmerde muhtaç olmak, bil ki ölümden beter

Dinde kâim ol, meyletme nefs-i hevâya
Hak yolu götürür seni, geldiğin o a'lâya

Haram lokma girmesin ne nefsine, nesline
Doğruluktan ayrılma, çalış tebdîl-i hâline

Zirâ Hakk'ın Habîbi söyledi fermânı evvelden
Olmasın mü'min kişi iki günün bir eden
-25-
İktisada et riâyet, bununla olur her servet
Etmeyen yıkılır bir gün, hatta olsa da devlet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 4

Zulümle pâyidâr olmaz kişi, ne mülk-ü devlet
Adâlete, ihsana, insanlığa eyle avdet

Ne gam kalır ne gümân olursa insanda KUR'ÂN
Ayrılmaz gayri yola, Hakk'ın dîvânına duran

Gelir her kötülük nefsinden, olmazsa rehberin şeriat
Sâdık ol her dem kardeşim, edip bir ehline biat

Edeb, erkân, Mizâc-ı İslâmdır, sen tatbik eyle
Hayâdan mahrum olan benzer Ebû Cehil'e
-30-
Ol ashâb-ı hâl, salavât üzre bulun ihsanda
Sakın israfa düşme, bu rezâlet şeytanda

Her vaadinde sâdık ol, sözün olsun îmânın
Hak yolunda dökülsün, bir damla olsa kanın

Emânette emin ol, Rıza-i Hakk için dâim
İbadetle ziynetlen, geceleri ol kâim

Terk-i salât küfürdür, şirke varır ötesi
Namazdadır insana veren hidâyet sesi

Âyinesi Hakk'tır kişinin olursa tecellisi
Mahrum olan bir kalb ki, rehber eder iblisi

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 5


-35-
Dâim gözet itidâli, gâye eyle vasatı
Sakın olma o insandan taş gibi kalbi katı

Îmânından, KUR'ÂN'ından, vazgeçme bu dininden
Mahrum olma bu dinin ahlâkından, ilminden

Fazilete köle ol, zulümde şâh olmaksa
Kâfirlere meyletme hoş gör, eğer ahmaksa

Olma zinâda, işrette bir cürme müşterek
Hakk'a varmaya bir mâni, bu yol olsa gerek

Yaklaşma ne fâize, ne her nasibi kumara
Vesîledir bu amel şeytan yolunu imâra
-40-
Fâizde vardır vebâl, her hizmet-i insana
Bu bir isyandır Resûl'e, hem seni yaradana

Yalan bir kaledir, mânidir Tevhid-i İslâm'a
Terk-i yalan olmayan, muhtaçtır dâim îmâna

Yalandan bahseder sayısız bunca âyet
Bulmak istersen Hakk'ı, et doğruluğa riâyet

Dini esas tutmayan zulmetmiştir nefsine
Bu yoldan sakın gitme, inmez rahmet nesline

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 6

Hiç korkma düşmanından, dinde ol dâim mücâhid
Bu yoldan eder hidâyet o ALLAH-U VÂHİD

İkbâl-i beşer için, sakın ayrılma dininden
İki el bir baş için halk olunmuştur ezelden

Îmânından etme ferâgat, sabreyle her ezâya
Azmi cehdet, bırakma namazını kazaya

İftira, gıybet ezâdır, hâssaten ehl-i îmâna
Hak için Hakk'a dön, hizmet eyle KUR'ÂN'a

Bir nefsi aslâ katletme, olmadıkça zarûret
Değil bu cürmü yapmak, düşünmek bile felâket

Nesline etme ezâ, yaptı devri cehâlet
Bu din geldikten sonra, yapmak şüphesiz rezâlet

İntihar etmek vebâl, düşünmek bir cinâyet
Bu fiille mahvolsa, yıkılsa gerek cemiyyet

Kazâ ve kader için, son çâre sabreylemek
Sabırsızsan ey dostum, heder olur her emek

Yüzsuyu dökme kimseye, kur vakarlı bir hayat
Muhtaç olmamak için, doğru yoldur kanaat

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 7

İzzet-i edeb bundadır, hem vakarlı bir hayat
Muhtaç olmamak için, doğru yoldur kanaat

Her cürm-i vebâlin gizlidir tûl-i emelde
Hem iyilik kötülük beklenir bu beşerde

İyi seç ki dostunu, almasın sonra postunu
Hilekâr olan beşer, dâim arar puntunu

Dost kimdir bilir misin? Dost olan insanı Hakk'a
Hakk'a götüren eldir, biat et bir sâdıka

Emridir KUR'ÂN'ın da “ve künû meassâdıkîn”
Ancak bu yoldan olur bir kul ALLAH'a yakîn

“Vebtegû ileyhi'l-vesîlete”, bu emridir bize
Âdeme felâh bundadır, dönelim bu âlî ize

Hâlin tebdil olamaz, olmazsan KUR'ÂN ile âmil
Gayri yoldan gidenler olamaz aslâ kâmil

Rehberi dindir KUR'ÂN olursa takvâ sende
Değil nizâm-ı İslâm'da, hükmü esastır fende

İlim irfan menbâı, her fazîlet kaynağı
Dalgalanır arz üstünde ancak KUR'ÂN'ın bayrağı

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 8

Nüzûl-i KUR'ÂN gelmeden nerdeydi bu medeniyyet
Niçin olmadı beşerde evvelce terakkiyyet

Verilmişti her kavme gerçi bazı alâmet
Fenni KUR'ÂN'a göre, bir cüzdü o nihâyet

Etme bunda ihtilaf, tasdik eyle KUR'ÂN'ı
Çıkart gaflet gömleğin, gelmiştir artık zamanı

Sokma KUR'ÂN haremine artık garbın fikrini
Esrâr dolu KUR'ÂN'ın bozup bekâret bikrini

Bu sözüme etme hayret, sen eyle KUR'ÂN'a avdet
Nur-u îmânla çalış ki, Rabbin verir her maarifet

Mûcit ALLAH'tır, ancak vesîledir insan
Münkire veren ALLAH, mümine etmez mi ihsan

Çalış Hakk'tan isteyerek, bu uğurda eyle emek
Elverir KUR'ÂN'a inan, maarifet gör ne demek

Dönmedin ki KUR'ÂN'a bir gün olsun inanıp
Bu şerâit altında sorarım, hakkın mı nasip

O hâlde eyle riâyet artık bu nâçiz söze
Tut Hakk'ın elini ki, kavuşasın her öze

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 9

Güldürücü olma ki, bir gaflettir beşere
Âkıbet vesîledir, hem her hüzn-ü kedere

Gülmekse tebessümdür, gayrisi bir cehâlet
Adâb-ı İslâm sınırı bu olsa gerek alâmet

Hor görme kimseyi, tahkîre yanaşma aslâ
Vakarlı, hem ciddi ol, irtibat eyle nâsla

Gazab, şedid bir fırtına, kırar önüne geleni
Reddeder ziynet-i İslâm, böyle azgın gideni

Sebeb-i cinnettir gazab, olmazsa anda itidal
Eyle sükûtu ihtiyar, budur her şeyden efdal

Kıtâlin anasıdır, böyle tehevvür-ü hâl
Gaflet-i Hakk olur insan, bu yoldan şeksiz behemehâl

Gazab bir zulmet, görmen o hâl ile bâtını
Bir zillet-i ahlâk ki, buldurmaz ALLAH katını

Cevher-i insan yıkılır, böyle gazab yüzünden
Perde-i hayâ kalkar, hatta çıkar dininden

O hâlde etme gazab, mükerrem âdem isen
Bulmaz aslâ hiç huzur, şeytanla ülfet eden

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 10

Hakk ile olur huzur, gazabdan hazer etmekle
Varılır her şerefe, nefsinden ferâgatle

Nefsindir seni kul eden, bu zulmet-i âfâta
Bulamazsan dostunu, eksik olmaz senden hata

Olmasın nefsin hâkim, bir an olsun hayatına
Ziynet-i İslâm için, dönelim derhal bâtına

KUR'ÂN'a, sünnete eyle riâyet, kalma câhil
Muhâlefet eden kişi, tıpkı bir Ebû Cehil

Hazer et riyâdan, tehlike bundadır nâsa
Bakırı tercih etmek gibidir altın tasa

Hakk için olmaz ise, vesîle-i şirktir bu yol
Nâmahrem bil îmânını, yolun olmasın sol

KUR'ÂN'la sâbittir ki, ol ashâbu'l-yemînden
Ashâbu'l-şimâl olup, çıkmayasın dininden

Bin dört yüz sene evvel, ilan etti Hakk bu yolu
Tercih etmesin diye kulları aslâ solu

Tefekkür et kardeşim, ayrılır böyle cemiyyet
Mevzubahis değil bunda aslâ bir zarûriyyet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 11

Giden iki yol vardır, bu âlemden mezara
Soldan giden her insan, dâimâ uğrar zarara

Tercih et sağcılığı, bu yol İslâm yoludur
Ne varsa bundan hâriç, her insan yanlış yolcudur

Mefhar-i milliyyet yolu ancak İslâm'la kâimdir
Gayri ise niyetin, sonu elbette vahimdir

Söndürmek için îmânı atılan her gizli yol
Dinsizliği aşılar, eylemek için seni sol

Milliyyet bayrağına sarılmış ejderhâdır onlar
Ashâbu'l-yemîn olmadıkça, ashâbu'l-şimâldir bunlar

Sonunda zarar verir soyuna kuru milliyyet
Aklını başına al, Sancak-ı İslâm'dadır hâkimiyyet

Gayri yol çıkartır seni dininden, hem soyundan
İkbâl istersen eğer, ibret al ecdâdından

Sorarım ey kardeşim, terk-i ecdâda sebep ne
Dön aslına artık, sahte sûrete bürünme

Seni bu nifâka düşüren olsa gerektir kızıl
Ecdâdındı sindiren onu, hem yıllarca yıl

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 12

Ne yazık eden buğz, bu tebdîl-i hâl neden
Olsa gerektir ancak mahrum oluşun dinden

Zannederim dayanmaz böyle bir cürmün kaste
Âlet olsan gerekir, bu sefil ihânete

Fikrine zebûn olma böyle zillet-i vahşetin
Aslında çok yüksektir senin millî âtıfetin

Sokma bu ulvî ruhuna, alçalmış bir zihniyyeti
Sakın tutma dininin üstünde milliyyeti

Odunu yakan ateştir, şûlesindendir nûru
Girmeseydin bu dine, milliyyet kalırdı kuru

Görmez misin âlemi, nice Türk soylu ırkı
İslâm'dan mahrum oluşu, bâriz kıldı çok farkı

Senin de sonun odur, hep ırkına dayanırsan
Sarıl artık KUR'ÂN'a, eğer sen Müslümansan

Bu gafletin âkıbet set çeker ikbâline
Nusret-i Hakk erişmez, gayri İslâm milletine

Elbette düşer bir gün, bindiği dalı kesen
Tefrika anın delili, başımızdan bu esen

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 13

Az söyledim ben sana, çok hisse almak gerekir
Bil ki yıkmaz İslâm'ı aslâ menfur fikir

İsbâtı zamandır bunun, asırlardır tarihi
Gafleti kaldır kafadan, unutma aslâ FÂTİH'i

İşte budur ecdâdın, lâyık olmaya çalış
Gâyen eğer İslâm ise, bunlara uymaya alış

Seni bundan ürküttüren, hatta adâvet veren
Fikri sapık ceryâna odur seni sevk eden

Bir mânevî inkılâbla kaldır zillet-i hayatı
Kırıp o menfur eli, isbât et sadâkatı

Nerden olursa olsun, gelse dahi babandan
Terk et onu bir anda, kalksın irtibat aradan

Bize bizden olmayan, mutlak münkirdir o zât
Dine düşmandır dâim, budur en büyük tezat

Kim sâhibse bu fikre, işte odur düşmanın
Hatta dâim hor görür, o sapık, mutlak ecdâdın

Vurup yüzüne zilletin, kaldır fikr-i denâetin
Bu yolda kuvvet sana sarsılmaz metânetin

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 14

Vahdet-i İslâm, her zaman aşılmaz bir kaledir
Sabreyle aziz kardeşim, zaman İslâm'a gebedir

Açıkladım her sıfatın, yalnız bir ismi kaldı
Sabreyle aslan kardeşim, bir tutamlık ömrü kaldı

Bu fikri menfûr gidecek, nûr zulmeti boğacak
Yaklaşmıştır ufkuna, az kaldı, güneş doğacak

Şavkı vurdu cihâna, her kalbde îmân aşkı var
Delili işte budur, söndü her zulmet-i nâr

Seyreyle ecdâdını, bak sana ne diyor dinle
Tarihe şan ver artık, o heybetli yelenle

Açılsın feth-i mübîn, garib kalmış âleme
Gül, eğlen artık, lüzum yoktur eleme

Bu takdir imiş Hakk'tan bunca çekmek çileyi
Bakalım kime nasîb olacak çözmek bu hîleyi

İşte bu son çilendir, sabreyle geldi bayram
Sana da nasîb olsun, şerefli İslâm-ı ihram

Gıybet nefsi felâkettir, düşmeyesin bu yola
Rahmet etmez Hakk Teâlâ, bir lahza olsun bu kula

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 15

Gıybet edendir, insan olmayan insan mundarı
Zirâ insan eti yemektir anın dâimâ kârı

Gıybettir kaldıran insandan Nûr-u KUR'ÂN'ı
Bu nurdan mahrum olanın, bulunur mu îmânı

Tahkîr-i insandır gıybet, âdeme verir mihnet
Bilirsen insan kıymetin aslâ eyleme gıybet

Gıybetle ref olur senden her amel-i sâliha
Aklın varsa helalleş, kalmasın sakın sabaha

O hâlde etme gıybet, var ise kalbinde îmânın
Kurtul bu zulmü zilletten, KUR'ÂN olsun fermânın

Kaş ile, göz ile eyleme sû-i işâret
Nasîb-i Hakk olamaz öyle kimse beşâret

Sultân-ı Enbiyâ'ya gördüler revâ-i istihzâ
Gerçi edenler buldular, ebedî felâket hâzâ

Sen de ümmetisin, eyle ferâgat bu ahlâktan
Terk-i ahlâk olmaz isen gelmez rahmet sana Hakk'tan

İftira dalâlettir, bırakmaz insanda merhamet
Yıkılır devlet-i ikbâl, kalmaz eserden adâlet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 16

Öyle cürm-ü denâet ki, kefen giydirir sultana
Lâyık-ı af olamaz, olursa iffetli hatuna

Yaparsın bin türlü zahmetle ibâdet-i taat
Eylesen iftira, mahvolur her sevâb-ı ibâdât

Setret mümkünse her günahkâr insanı
Elverir olmasın hakkında denâet fermânı

Düşse yola bir kişi, belki üzeri açılır
Setri rehber bilene, anı örtmek yakışır

Bâri örtmezsen ayıbın, çevir yüzünü andan
Böyle olursak eğer, kalkmaz fazîlet İslâm'dan

Etmezsen setre riâyet, fâş olur her amelin
Vurulur mutlak yüzüne, senin de gizli hâlin

Fakat edersen riâyet ALLAH'tır mutlak settâr
Örter her ayıbını, olsa da katar katar

Setri bil, hayâyı İslâm'dır insana hâzâ
Hakk yaratmıştır geceyi, bu sırra mebnîdir mahzâ

O halde eyle setr, setr olmak istersen eğer
Bu amelin azizim, belki çok cihan değer

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 17

Giydiğin libasların sana vaaz eder setri
Böyle âdablı insan dost tutar elbet Hızır'ı

Sû-i zannı reddeyler Din-i İslâm şiddetle
Son bulur evlilik hayatı, bu sebebden iddetle

Sû-i zandır, her vesîle-i vebâle şüphesiz
Bir kadın helâl olmaz, gayrisine iddetsiz

Ekseri zandır vebâl, insana yeter bu cürüm
Yıkar belde-i İslâm'ı hatta artar bu zulüm

Ehl-i zanda bulunmaz kemâlâttan bir eser
Çünkü her ehl-i zanda, Hakk râbıtasın keser

Zan ile verme karar, var ise aklı şuurun
Yırtılır perdeyi gurur, belki ref' olur nurun

İki göz, iki kulak karara değil mi kâfî
Ayrılma bu yoldan ki, desinler sana sofî

Şüphe mânevî bir hastalık, sirâyet-i felâket
Emin belde sayılır, kurtulursa bir memleket

Şüphesiz tevlid eder beşerde her adâveti
Akl-ı selîme dön ki, kalksın bu nefis dâveti

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 18

Zanda olur beşere sayılmaz bunca hatâ
Kıl azizim terk-i zan, rahmet kılsın Hakk ata

Sözü hak üzre söyle, vazgeç artık teşvişten
Zevk duyan şeytan olur, ancak böyle gidişten

Kırma gönül, vuslat-ı Hakk olur belki ezelden
Eyle imâr ki, himmet olur insana böyle dilden

Bilinmez gerçi sevdiği, velî bil ehl-i zikri
Delilim mutlak KUR'ÂN'dır, ilan eder bu fikri

Dost tutma nâdandan ki, rüsvây eyler nâs içinde
Akl-ı selîmi bul, uzak deme olsa bile Çin'de

Çevir mirâd-ı kalbini her dem Makâm-ı Vahdet'e
Kırma zinhar insan kalbin, odur vesîle hikmete

Ahlâk-ı KUR'ÂN'dır insan, hizmette etme kusur
Nedâmet fayda vermez, geldiğinde emr-i sûr

Nâdanlar eder sohbeti ancak nâdanlarla
Bu yolda giden insan, olamaz aslâ KUR'ÂN'la

Ol takvâ üzre hâl, aksi olursun nâdim
Zirâ takvâdır ancak, diyânette olan hâdim

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 19

Muttakîler ehline hazırlamış Hakk cennetin
Bu nîmete nâil için, göster takvâ alâmetin

Olur takvâ ile kemâlât, mahzâ lûtfu KUR'ÂN'dır
Rehberi KUR'ÂN olan, insanoğlu insandır

Gayri yol yoktur kardeşim, rehber olsun âleme
Bilen bilir kıymetin, bir tecellîdir Âdem'e

Nîmet-i devlettir KUR'ÂN takdîri kıymet olana
Râsihûndan nasibsiz, mânâsına dolana

Fazîlet kaynağındır olursan sırrı KUR'ÂN
Nasîbin yoksa eğer, sayılır ehlini bulan

Nasîb-i Hakk'tır ilm-i ledün, takdiri ALLAH'tandır
Olmasın tekzib-i hâl, zirâ bu bir imtihandır

Böyle bir Feyz-i İlâhî kılmazsa sende tecellî
Arayıp bir ehlini, şeksiz biat etmeli

Çünkü mihveri İslâm'dır, olmaz anda aslâ bâtıl
Bulmaz isen sen bu zâtı, olur her âmâlin âtıl

Şehvet ile melûl, bulman aslâ Hakk dîvânın
Bil ki budur anahtarı, kalb-i İslâm mihrâbının

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 20

Nazar etme nâmahreme, ihânettir emânete
Tercih etse bir kişi, lâyık olmaz izzete

Nazar ile sönse gerek rü'yeti nûr-u îmân
Mahvolurdu mutlaka belki Yusuf-u Kenân

Olma ülfet-i nisâ gönülden kesip illeti
Çünkü meneder bizi, “lâ taqrabû” âyeti

Bu ülfettir yaklaştıran insanı her an zinâya
Yıkılmaz aslâ kişi, dönmezse bu fenâya

Her öksüzü gözetle, eyle himâye yetimi
Söyledi nûr-u risâlet, Hakk af eder ümmetimi

Açılır dergâh-ı izzet, nazar etsen yetime
Hatta senden râzı olur, ciğerpâreyi Fâtime

Okşasan bir yetimi İlâhî bir şefkat ile
Rahmetine gark eder, Hakk getirir seni dile

Râzı olur enbiyâ, hem evliyâ-yı asfiyâ
Dindirsen gözyaşını, teslim olur sana deryâ

Yetime eylesen hizmet, olur her derdine himmet
Her iki âlem içre, verilir sayısız nimet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 21

Erişir Hakk'tan hidâyet, bir yetimi sevindirsen
Bundan şüphe etme dostum, olursan ol hangi dinden

Eğer yapmışsan himâye, Rızâ-yı Hakk sendedir
Refîk olursun Resûle, cennet-i âlâ tenindir

Yetime rıfk ile ihsan, Haccı Ekberdir insana
Yetişip son nefeste, yardım eder îmâna

Hâneyi yetimdedir nazarı Hakk Teâlâ
Eylesen bir an hizmet, yükselin arş-ı âlâya

Mânâ-yı aslîdir bu, sırr-ı KUR'ÂN beyânı
Gark olmuştur rahmetine, yetimin her bir yanı

Hor görürsen bu mâsumu, kalmaz sende aslâ kemâl
Belki mahrum olursun, Hakk göstermez sana cemâl

Tercihi olmazsan adâlet, sende kalmaz fazîlet
Cezâyı bekâ mutlak, çekersin dünyada zillet

Hakkıdır elbet cezâ, mutlaka zâlimlerin
Bâhusus, yetim hakkına sû-i kast edenlerin

Kapanır hidâyet yolu, kararır hücre-i kalb
Terk-i yetim yüzünden, sîret-i insan olur kelb

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 22

Kesilir kesb-i mâişet, yetime zulmetmekle
ALLAH ise yardım eder, her yetime melekle

Şiâr-ı İslâm'dır oruç, ecrine olmaz nihâyet
Orucu tutar mutlak, gelse kişiye hidâyet

Hakk'a rahmet, halka nîmettir orucun evveli
Bu nîmetin kıymetin kardeşim iyi bilmeli

Gufrân-ı necâttır insan, tutar isen orucu
Bulunmaz başka amel, cehennemden koruyucu

Kısaca anlatayım, oruç bir Nîmet-i İslâm
Tutsa anı bir kişi, alır beraat-ı i'lâm

Takdir olmuş tâ ezelden hilkat-i Âdem ile
Gayri amel yoktur ki, cesedi kirden sile

Devam et tutmaya ki, bulmayasın izmihlâl
Rabbim vermiştir aya, bu sebebdendir hilâl

Tutmaz isen orucu, ref' olur nûr-u hidâyet
Kaplar anın yerini zulmet-i şeytaniyyet

Ne vicdân-ı insâniyyet, ne kalır İslâm-ı rü'yet
Nefse esir olur mutlak, akl-ı mîzân-ı hürriyet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 23

Din-i İslâm'dan olur belki ebedî ihraç
Kılsa dahi namazın, bulamaz zevk-i Miraç

Yıkılır nizâm-ı insan, huzur bulamaz âlemde
Yazılır adı şâkî, Levh-i Mahfûz'u kalemde

Değişmiştir o, nûru zulmetle ne yazık
Âhiret için aslâ, gönderemez bir azık

Hacc İslâmî bir emirdir, her Müslüman zengine
Yapmayan bir Müslüman, boyanmaz İslâm rengine

Çünkü hacc ile olur, Tekmîl-i İslâm şartları
Özürsüz olanların, dinlenmez irşadları

Hacc ile mesrûr olur ravza-i nûr-u risâlet
İsbât-ı ümmet olun, budur makbûl-i ziyâret

Zuhuru hakikattir ebedî akan zemzem
Tâhir olmayan için, olsa gerektir elzem

Mimarı Âdem'dir evveli, bu Beytü'l-Harâm'ın
Hüccâc-ı Müslim yapar, anın manevî ikmâlin

Vahdet-i İslâm'dır hacc, hem seyr-i cemâl aslında
Bu sebebden haram kıldı, her kıtâli bu ayda

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 24

Vuslat-ı Hakk'tır hacc, hem seyr-i cemâl aslında
Bu sebebe mebnîdir, cihet kalmaz arada

Tavaf edersin hâneyi, delili birlik için
Avdetinde kalmıyor, ibret almadın niçin

Gâye değildir haccda tavâfı etmek taşa
Tekzib ediyor sanma, gitmeyi aslâ hâşâ

Bir sırr-ı hakikattir o, görmeye cehdet onu
Hakikate dayanır, bil ki, evvel ve sonu

Esrârı âyân olur Hakk'ın her emri burada
İkmâl-i ahlâk olur insan bu İlâhî nurda

Mahrum olma aç gözün, gafleti kaldır kafadan
Gör sırr-ı hikmeti ki, affetsin seni yaradan

Bir doğumdur, mahzâ rahmet, gelir insana hidâyet
Belki nasîb olmaz gayri, o îmânı himâye et

Bil, Hakk ile hak olmak ne demek, her sırrı görerek
Kâmil insan sıfatın haccda bulsan gerek

Ba's-u ba'de'l-mevttir hacc, erdi isen sırrına
Bir kefen ile geliyor her İslâm huzuruna

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 25

Nizâm için kurulan bu hakikat şehrini
Sevk eder îmârına bu İslâm seferini

Buradan başladı, buradan yayıldı nûr-u risâlet
Menbâ-ı nûra varıp, çok mudur anı ziyaret

Etme hacc için teşviş, var ise rü'yet-i îmânın
Senin de yazılsın bu fermâna adın sanın

Gökkubbe-i semâvât, arş-ı kürsîdir tavanı
Bu yüzdendir tutmadı Levh-i Mahfuz KUR'ÂN'ı

Dönen ecrâm-ı semâdır nûr-u tevhid ile
Mihveri Kâbe'dir anın, tavâfı kıldı misâle

Nûr-u tevhid ile cem olur gelenler bu âleme
Farz kılındı bu yüzden haccı tavaf Âdem'e

Herhâlde kıldı dünyayı Hakk âleme bir vasat
Merkezi olsa gerektir, herhâlde anın Arafat

Kuşatır âlemleri bu kürsî-i semâvât
Anın için kıldı ALLAH insanlara müsâvât

Hacc ile olur bu hâl, fikretmek gerekir insana
Erkek kadın bir olmuş, delildir uyanana

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 26

İslâmî hukuk ayrı, o dayanır adâlete
Ayrılan bir insan ki, elbet düşer felâkete

Râğmol her hükm-ü kadere, selâmet işte bundadır
Aşma İlâhî hududu, Nimet-i Hakk burdadır

Gör sidretü'l-müntehâyı, arş-ı kürsî olsun seyrân
Hacc-ı Ekber nasîbinse, Hakk'ı görmek gibi âyân

Bu öyle bir lûtfu hâl ki, ikrâm kılmak vâcib Hakk'a
Ehlullâhın nasîbidir, sayılır nice vak'a

Sûreti taştır Kâbe'nin, aslı Nûr-u İlâhî
Nûra boğdu zulmetten inince Hakk'tan vahiy

Nûr-u KUR'ÂN ile kalktı andan zulmet libâsı
Temizleyen o nûrdur, gelen her mücrim-i nâsı

Hilkât-i âdem için kimyevî mayadır Kâbe
Dön artık sende aslına, bürünüp ihrâm-ı edebe

Niçin farzdır zengine, gelmek bu Beytü'l-Harâm'a
Gâye-i İslâm nedir, seni sokan ihrâma

Tefekkür eyle kardeşim, Hizmet-i İslâm'dır haccın
Mahrum isen hizmetten, gider devlet-i tâcın

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 27

Vazgeçip maddiyyâttan, vakfet hizmetin İslâm'a
Sana en büyük derstir, soyunup girmen ihrâma

Ne emvâlin kalır senin, fesh olur hâli ahvâlin
Bil ki yıkandır seni, bu şerîatı ihmâlin

Olursan KUR'ÂN'a mûtî, mâmurdur iki cihanın
Gayrisi nârdır kardeşim, fiilidir şeytanın

Emr-i Hakk'la etti nidâ ol Nebiyi İbrahim
Titremişti o sadâyla ervâh-ı mâder-i rahim

Ezeldendir yükselir Lebbeyk ALLAH'ım Lebbeyk sesi
Bugün hacc-ı âdemdir o devrin fedâisi

Bu lûtfu ikrâm, ki tâ ezelden sana ne mutlu
Gitmeyene nasîb olsun, gidenlere olsun kutlu

Bir arzı mekândır ki, akıl ermez esrârına
Verdi Hakk Habîbinin ebedî tasarrufuna

Ravza-i mutahhara oldu cennet-ü mekan
Ehl-i îmâna yakışan, gelmektir bulunca imkân

Salât-u selâm et ki bu dergâhı aşk ehline
Kabul olsun hem haccın, hem günâhların siline

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 28

Deccal girmez buyurdu aslâ ravza-i semtime
Gel eğer değil isen nâil ol himmetine

Mevtimi etmek ziyâret sağlığım gibi âyân
Bir emr-i Resûldür bu, gelmeyi emreder beyân

Can atıyorsan eğer bu nimet-i şefaata
Eyle kardeşim ziyâret yoktur bundan başka ata

Gel, edeb, erkân ile gir bu Dergâh-ı Resûle
Tecdîd-i îmân olup, giyesin cennetten hulle

Çünkü bâb-ı cennettir bu ravza-yı mutahhara
Sebebsiz gelmese kişi, düşer her küfr-ü hatara

Takdîr-i Hüdâ'dır bu, Makâm-ı Mahmud'dur burası
Aşk ile gelse kişi rahmet olur bekâsı

Bir sır açayım sana, eyle bunda çok tefekkür
Değilsen Müslüman zengin, olaman nimet-i mezkûr

Çalış, kazan, sultân-ı iktisatla ol ganî
Alan elden, veren el üstündür demiştir Nebî

Kudret-i İlâhî'nin sırrına olmaz eren
Gerçekten mağdur isen, çok olur sana veren

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 29

Başta ALLAH-U VÂHİD kaldırır çok teklifini
Burada yapacak değilim bunların telifini

Millet-i İslâm için çalış, hacc için değil aslâ
Böyle olmazsa kardeşim, belki yaşadığın fazla

Îmân et sa'yi tedbiri sakın bırakma elden
Ne kurtarırsan kârdır, israf gibi bir selden

Bu bâbda sözüm sondur, gerçi çoktur söyleyecek
Gitmeyen hacca mutlak, Yahudi gibi ölecek

Kuvve-i îmâniyye rehber-i âzamdır insana
Sâhib olmak için buna, sarılmak gerekir KUR'ÂN'a

Gayri yoldan gelmez kuvvet, varmadıkça kâmile
Bunu lûtfetmiştir Rabbım KUR'ÂN ile âmile

Akl-ı selîm gerekir ki bula insan-ı kâmili
Bulmayan hüsrandadır, böyle Hakk dostu âmili

Şeytan deccaldir mutlak, girdirir sıfatına insanı
Dâhil olsan safına, Hakk'a yaptırır isyânı

Tek kurtuluş çâresi yapışmak gerekir bir ele
Yakın olman o zaman belki ceryanlı tele

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 30

Şeytan görünmez insana kendi has sıfatiyle
Yaklaşır her insana, gayri şerîat libâsı ile

Fetvâ-yı Risâlettir bu, giremez Sıfat-ı Resûle
Her kötülük, şerîatsızlıkla gelir husûle

Burda mânâ-yı hakikat olsa gerektir şerîat
Gayri şerîat yolundan gidene eyleme biat

O halde eyle biat, ehl-i şerîat eline
Bu Fetvâ-yı Risâlet, tecellî kılsın hâline

Düş öyle bir yola ki, rehberin olsun şerîat
O zaman eyler ric'at, senden her türlü münkirat

Hocasız olmaz tedrisat, ne ilm-i irfan insanda
Bulmaya cehdet ehlini, olsa bile Fîzân'da

Çünkü izn-i Resûldür bu, bu ilim insan elinde
Kaybolmuş bir yitiktir, ara, olsa dahi Çin'de

Bizden söylemek bunu, işitmek size âit
Zümre-i Sâlihînden olmak istersen saît

Bağlanır zincirleme, çoğalır böyle cemiyyet
Komşu hakkı olsa esas, mutlak kurulur emniyet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 31

Komşu hakkı üç durur, birisi kâfir hakkıdır
İkisi hem Müslüman, hem komşu olanındır

Üçüncüsü hem Müslüman, hem akraba komşudur
Şüphesiz komşu içinde, en efdâl olan budur

Meyveyi kabuk korur, çün yakîn olduğu için
Muhafız sayılır komşu, komşuyu iyi seçin

Şeref-i İslâm'dır riâyet her hukuk-u insana
Bâhusus eyle riâyet Müslüman olan komşuna

Din ile, îmân ile ilgilidir bu cihet
Aksi hâl girmez kalbine, hukuka eyle riâyet

Olmasa bir komşu ki, komşunun şerrinden emin
Emniyet vermeyen komşu, kaybetmiştir belki dinin

Bu bâbda söz gerçektir, vâris sayılırdı komşu
Bu hak verildi nesebe, bir garâbet oluşu

Olurdu komşunun verâsette belki nasîbi
Gözet komşu hukukun böyledir Fermân-ı Nebî

Yardımda ol refîki, hizmette etme kusur
Böyle olmazsa eğer, bulaman aslâ huzur

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 32

Âhirette sorulur komşundan pek çok suâl
Cevâb veren her kişi, cennete girer derhâl

Komşunun canı, ırzı, malı haramdır komşuya
Dinen mecburdur komşu, bunu muhafazaya

Yıkılır her hayatın komşuya ihânet etmekten
Sakınsın her ehl-i îmân, böyle felâketten

Akraba bil komşuyu, zâhiren ondan da yakınsın
Her ehl-i îmân, komşuya ezâ etmekten sakınsın

Nimet-i İslâmdır adâlet, başta gelir siyânet
İsbât-ı İslâm için, eyle her hukuka riâyet

Sevdiğinden etmezsen infâkta fedâkârlık
Çekersin hayatınca geçiminde çok darlık

Hakk rızası, kul rızâsı, bağlıdır zekât emrine
Vermese bir Müslüman, ihânet sayılır dinine

Hukuk-u nâstır zekât, verilmez gayri yere
Bir de verilir ancak cihâd yapan askere

Zekâtta gâye nedir, tefekkür gerekir insana
Vermez isen zekâtın, helâl olmaz malın sana

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 33

Bir Emr-i Hakk'tır bu, muhtaç olan kul için
Sorulur elbet bir gün, söyle vermezsin niçin

Yok idin, var oldun, bu varlıkla servet buldun
Edersen buna ihânet, cehennem olur yurdun

Olur beşer içinde mâlûl, mahzun, bil ki muhtaç
Kurtaracak onları, budur İlâhî ilâç

Eğer olmasaydı devâ, vermezdi emrin zengine
Erbâb-ı îmân isen, dön artık Hakk'ın emrine

Din ister fedâkârlık her cihetçe mü'minden
Bu yüzden farz kılındı, vermeyen çıkar dinden

Zekâtla tanzim olur, yükselir bir cemiyyet
Ref olur her sefâlet, kurtulur hatta milliyyet

Çünkü zarûrettir düşüren her nifâka beşeri
Rabbimiz bildiği için, vermiştir zekât emri

Maddiyyât bir silâhtır, bulan kurar hâkimiyyet
Zekâtla sızmaz beşere aslâ yabancı zihniyyet

Girmemiştir komünistlik sefil olmayan millete
Sarılmak gerekir dine, düşmeden böyle illete

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 34

Çünkü nifâktan bulur ehl-i küfür kuvveti
Düşmemek için nifâka, terk etmeyelim zekâtı

Sen unutursan muhtâcı, tutar başkası elini
O el ki bir zehirdir, yıkar tutanın dinini

Milletçe emr-i dinde olmaz isek biz kâim
Bu vatana biz değil, yabancı olur hâkim

O zaman gelir felâket, her musîbet bu başa
Fırsat bulursa münkir bakmaz gözdeki yaşa

O hâlde dinde sâdık olmak gerekir bizlere
Rast gelinmez o zaman yüzlerde gamlı izlere

Hakk'ı reddeden millet bulamaz aslâ huzur
Bu sebebden yetişir sayısız insan muzur

Ne büyük felâket ki, böyle hâl bir millete
Zengin bilse vazifesin, düşmez millet bu zillete

O hâlde zengin Müslüman, vazifen çok büyüktür
Yapmazsan vazifeni, o varlık sana bir yüktür

Kurulur Mîzân-ı Hakk, sorulur bu zulm-ü nifâkın
İşte o zaman başlar, bu korkunç olan helâkın

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 35

Aç gözünü, gör Hakk'ı, emânettir varsa neyin
Gider bir gün elinden, her sâhib olduğun şeyin

Seyreyle arzı, eflâki gör, ibret dolu cihân
Hangi zengine olmuş yâr, göster elindeki olan

O hâlde dön KUR'ÂN'a, dön hizmet-i İslâm'a
Sâhib olasın sen de, bir ehl-i tevhîd imâma

Böyle olmazsa hâlin, vebâlin cürmün ağırdır
Gerçek söz işte budur mutlaka yerin nârdır

Tasdîk-i îmândır namaz, gayrisi bulmaz felâh
Secdeye gel, bilmiyorsan ALLAH'tan başka bir ilâh

Şükr-ü îfâ, gaflet-i hebâ, hukuk-u edâdır namaz
Kaybeden bu rehber-i îmânı, aslâ Hakk'ı bulamaz

Seni büyüten anneye edersin de itaat
Neden halk edene itaatten edersin ferâgat

Her nimeti kılmış emrine şeksiz musahhar
Neden çekiniyorsun, bunu etmekten izhar

Seyreyle beşeri, ne müşrik, ne kâfir kılar namaz
İsbât eyle değilsen, namazsız İslâm olamaz

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 36

ALLAH ekberdir, büyüktür, seyret her varlığı ibretle
Artık eğil önünde, ne kazanırsın tekfir etmekle

Böyle bil secde-i İslâm'ı, boş değildir bu dâvâ
Namazdadır beşere, olacak her derdine devâ

Neden emrolundu beş vakit, olmadı iki veya üç
Elbet kılana kolay, kılmayan gâfillere güç

Vakit beştir, sabah, öğle, ikindi, akşam bir de gece
Var mıdır gayri bir vakit söyleyin başka sizce

Çok esrarlar doludur, her vakti edâ etmekte
Kılan bir mü'min için çok hikmet vardır bu nimette

O hâlde etme itiraz beş vakit namaz emrine
Sen de gel dîvâna uyma hevâ-i nefsine

Emrolundu beş vakit tâ ki gâfil olmasın kulları
Gâfil olsa bir kişi, ayrılır her cihetten yolları

Şerh edeyim beş vaktin bir nebze fermân-ı emrini
İnsâf-ı vicdân edip, kontrol edesin nefsini

Kalkınca sabahleyin su dökersin yüzüne
Şart ise zâhir temizlik, gerekmez mi özüne

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 37

Öğle vakti yemeğe oturmadan elini
Zannederim yıkarsın, bırakmazsın kirini

Yemek için gerekirse temizlik şart insana
Cihâz-ı rûh-u âdem girmesin mi reyhâna

Beş vakit işte böyle, girmezsin pis iken yatağa
Tâhir olup geçersin ölmüş gibi toprağa

Her vakit temizliğe avdet ettiren nedir
Aklımca, iş icabı kirlendiğin içindir

Böyle bir kirli hayat isterse olmak rûşen
İstemez mi rûhen tâhir, Hakk'tan da gâfil düşen

Kirli elle yenen yemek nasıl verirse marazı
Giremez ahlâk-ı İslâm'a, terk eden de namazı

Kibir, gurur, bir zillet-i ahlâk ki, düşen boğulur
Bu ahlâkta olan kişi, dergâh-ı izzetten kovulur

Ne Hakk, ne insan katında olamaz aslâ muteber
Böyle bir insan hayatı, bil ki ölümden beter

Düşse bir kişi çamura, silkinmek fayda vermez
Silkindikçe belki batar, aslâ bir fayda gelmez

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 38

İşte kibir de böyledir, kibirde yoktur felâh
Kibirlenen kişiyi sevemez aslâ ALLAH

Silkinmekle yok ise kurtuluş bataklıktan
Kibirle de düşer kişi, işte böyle Hakk katından

Elverir düşmeyesin böyle ahlâk-ı zillete
Hak rahmeti nasîb olmaz düşersen bu zulmete

Kibir bir mâni-yi set ki, zemini nefs-i emmâre
Olmadıkça tezkiye, aşılmaz aslâ bu kale

Böyle bir kaleyi aşmak vâsıtasız olamaz
Olmadıkça vâsıta, bu kale de aşılmaz

Kibr-i gururun evveli çıkmaktır bu ulvî dinden
Âhiri felâkettir, sayılmaz o Âdemden

Olur şeytana refîk, ne kötü arkadaştır
Âkıbeti uçurum, bakâsı elbet nârdır

Kibre düşen kişinin yırtılır hayâ perdesi
Hayâdan mahrum olanın, sorulmaz artık ötesi

Oldukça insanda hayâ-yı îmân, etmez aslâ gurur
Öyle bir rütbe-i nâr ki bırakmaz aslâ huzur

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 39

Olsa bir erkân-ı devlet, böyle kibirle muttasıl
Onun icraatında olamaz adâlet hiç hâsıl

Bu sefil ahlâk yüzünden yıkılır her şems-i bâtın
Elverir giymesin insan, böyle libâsın şeytanın

Sıfat-ı şeytandır kibir, tahrib-i şeriattır hedefi
Düşse bu zillete insan, olur şeytanın halefi

Gurur etme bir işte, ardından zevâl erişir
Hakk kantarı hassastır, bir sözünle değişir

Arkadan gelir hased, çün refîktir kibire
Oldukça bu insanda, o dönse gerek fakire

Hased öyle bir ateş ki, yakar mânevî hayatı
Haram olur belki ana, ebeden Hakk'ın rahmeti

Çünkü cürm-i vebâldir karşı gelmek hikmet-i zâtına
Takdîr-i adâlettir bu, zulüm erişmez katına

Mülkün sâhibi odur, hem tasarrufta ebedî
Kim kılmış burada karar, göster bir tane ferdi

Takdirine karşı gelmek nankörlük olsa gerek
Her emrine mûtîdir, semâda, arzda melek

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 40

Sen de bir Mahlûk-u Hakk'sın, neden isyân edersin
Hattâ bir metre yer için ne canları kesersin

İşitmedin mi ki sen, “Limeni'l-mülkü'l yevme”
“Lillâhi vâhidi'l-kahhâr” âyâtını bilme

Fermân-ı İlâhidir bu, mülk kiminmiş iyi tanı
İndir başını fezâdan seyreyle yerde yatanı

Ne büyük bir ibret ki senden evvel gelenler
Nerde göster? Ne oldu? Bu arzdaki gezenler

Nihâyet bir mezar ki, beş metre kefen elde
Senin de budur âhirin göster kârını hasede

Aklı veznin tut terâzi, KUR'ÂN'ın olsun mi'yâr
Gayrısı olmaz sana bu cihanda aslâ yâr

Hem bulunmaz hasedin ne dostu, ne bir yârı
Âkıbette doldurur bu ahlâk sâhibi nârı

Yeşermiş bağı nasıl kurutursa sam rüzgârı
Hasedde de mahvolur insanın her ameli, kârı

Hased bir tekfîr-i nîmettir, kimde olursa olsun
Hâşâ.. Takdîr-i İlâhî'de bir noksan bulunsun

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 41

Ne mülk-ü devlet bâki, ne nizâmı bu âlem
İmtihandır bu nefes, böyle takdîr-i kalem

Eğer olmasa böyle, gitmezdi her gelen geri
Böyle takdir edilmiş, beşerin ezelden kaderi

Olsan da mûtî, olmasan da geçecek bu fâni hayat
Bâri mûtî ol dostum, çünkü gelecek bir gün memât

Bilmezsen fâni hayatı, eksilmez senden hatâ
Hasedin şöyle dursun, mâni olur sahâvata

Hased menbâıdır tûl-i emel, ihtiras
En sonunda bırakın ne kazanmışsan miras

Bu demek değildir ki mahrum ol mülk-ü nimetten
Hâşâ.. murat bu değil, gâye mendir hasedden

Çünkü hased fitnedir, hem nesline, nefsine
Kalkar emniyet-i hâl, güven kalmaz ferdine

Âkıbet gelir felâket, düşürür türlü hileye
Bu hile ki götürür, insanı çok fitneye

Çünkü edersen hased sen bendeki nimete
Yol açar böyle hased, beşerde adâvete

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 42

Bu öyle bir ezâ ki, yaşar kalb-i beşerde
Yıkılır, mahvolur gider, fark etmez hatta düşer de

Hased her kötülüğün merkezi olsa gerek
Cimrilik bir şubesi, gerekir hazer etmek

Kalb-i Âdem körleşir, mahrum olur nimetten
Kul olduğu için şeytana, kurtulmaz felâketten

Sakın tutmayın bir dost böyle kalbsiz cimriden
Bu ahlâk yüzündendir çıkmıştır çoğu dinden

“Len tenâlü'l-birra” emri, girmezse insan kalbine
Acımak gerekir ancak böyle zavallı hâline

Bir emri âyet ki “Hattâ tünfikûne mimmâ tuhibbûn”
Nasîbi sır değilsen, refîkisin Kârun'un

Çün bağlıdır bu âyete kulun her tebdîl-i hâli
İşte bu yüzden cimrinin erişmez Hakk'a ameli

Refâhı beşer için okunan böyle her sırrı âyetin
Sanki karşısındadır, vermez hakkın cemiyetin

Bu cürm-i vebâl yeter zannımca artar bile
Elverir etmesin bir mâsum, âhını kalbi ile

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 43

Zulm ile olmuş pâyidâr, görülmemiş bir kişi
Âkıbet mutlak döner tersine anın her işi

Hor görme sakın kimseyi güvenip emvâline
Etme haddi tecâvüz, nazar et yarınki hâline

Seyreyle neler oldu neler oldu bu âlemde
Firavun, Nemrut, Kârun emsali söyle nerde

Ey Müslüman dikkat et, silahın olmasın paran
Bir cimri kalbin varsa, cihana mezar kazan

Çünkü dönmüş kalb mihrâbı hizmetkârdır putuna
Elbette acımaz bu kişi, bir muhtâc-ı insana

Söz uzundur, kısaca Hakk sözü işte budur
Cimri olmazsa kişi, ALLAH'ın has kuludur

İçki bırakmaz insanda nimet-i akl-ı iz'ânı
Elbet sevmez Rabbimiz eliyle mezarın kazanı

Beyân-ı KUR'ÂN'dır bu, yalan mıdır ALLAH'ın
İntihar için kendini, budur en büyük silahın

İçki şeytan işidir, hazer et böyle amelden
Öyle pis bir amel ki, çıkarır kişiyi dininden

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 44

İçkide çoktur hile düşmeye gör bu girdâba
Ne riâyet kalır sende aslâ hayâ-yı âdâba

Olur kişi muvakkaten sûret-i hayvan timsâli
Terk-i edeb eylemek, bunun en büyük misâli

Olursa içkide müdâvim gayrı bulamaz felâh
Ceseden mundardır artık, cennete sokmaz ALLAH

Olursa içkiye mübtelâ bir cemiyyeti külliye
O milletin hayatı, tıpkı benzer ölüye

Bu mevt-i hayat ile kurulmaz vahdet-i İslâm
Evvelâ, kesmek gerekir içkiyi her insan tamam

Evvelâ lâzımdır amel, arkadan gelir ihsan
Hâli tebdil olamaz amelsiz olursa insan

Vaadi böyledir ALLAH'ın, kusur etme amelde
İstiğfar muteberdir, tatbik eyle nefsinde

İstiğfarsız ölse kişi girse dahi cennete
İçemez havz-ı kevserden mûtî oldukça bu illete

Öyle bir beşerî âfet ki, celladıdır insanın
Sofrasında bulunsan, reddine sebebdir duânın

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 45

Ne duâsı, ne namazı, erişmez ALLAH katına
Hem çok büyük bir günâhtır, bu kirle gelmek zâtına

Hayâ ister birazcık, bu suçla durmak dîvâna
İstiğfar eyle azizim lânet şeytana uyana

Bir sâri hastalık ki, sirâyet eder nesline
Dolaşır cürm-i vebâli, âkıbet gelir nefsine

O zaman olsa gerek helâki böyle neslinin
Pek çok olur dâvâcın, o habis olan nefsinin

Acımaz mısın hâline, o körpe yavrunun aklına
Kalmadı sofran içkisiz, ne yüzle çıkan yarına

Ne büyük bir cür'ettir ki, pervâsızca imâl eder
Bu yol kanaatimce küfr-ü inada gider

Değil imâline bunun, meneder içmesini ALLAH
Bu zilletin içinde yine sen boğulacaksın billah

Gerek imâlinde refik, hem gerekse satışında
Şeksiz müşterektir o, her cürm-i vebâlında

Hatta içenden ağır satışın, imâl edenin
Bir gün sorulur hesâbı sana bu verilen bedenin

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 46

Çünkü hilâf-ı KUR'ÂN'dır böyle her türlü amelin
Göster senden aşağısın, gayrı yolda gidenin

İçkinin evveli tatlı âhiri olur fâciâ
İbret alan alır bundan, sadece bizden bir ricâ

Hoşça oturup içkiye, kalkarlarsa felâketle
Birinci dünya misâli, ikincisi âhiretle

İnsan hayatı, sıhhati, inkisâr olur bu yüzden
Elbet hayır beklenmez şeytanın girdiği hâneden

Çünkü içki necistir, pistir, pislik şeytan işidir
Bunu irtikâb eden, elbet şeytan eşidir

Bu âlem-i içki yüzünden ne canlar oldu hebâ
Bunun cemiyyete zararın belki eylemez vebâ

Herhangi bir hastalık insanı bu âlemde yıkar
İçki ise böyle değil, her iki cihanda yakar

Ne ilm-i şeriat bunu, ne ilm-i tabâbet bunu
Kabul etmiştir azizim, terk edip kurtar soyunu

Var sanma bunda menfaat, olsa olmazdın sarhoş
Cevheri aklın gidiyor, düşün artık, bu söz ne boş

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 47

Hepsi hîlesidir şeytanın, insandır ona rehber
Böylece veriyor Rabbim kitâbında bize haber

Hazer et böyle insandan, ki kurtulasın şeytandan
Selâmet yoktur kişiye, kaçmadıkça o insandan

Çünkü azar her bir kişi ancak kendi refîkinden
Selâmeti insan için, haber verir velîsinden

“Ve kûnû mea’s-sâdıkîn” emridir bu KUR'ÂN'da
Uymayanlar bir doğruya, nâdimdir elbet sonunda

İşte böyledir azizim, seç dostunu Hakk için sen
Gayrisi nâra götürür hele sen içkili isen

Bu bâbda sözüm sondur, istersen kabul eyle
İçkiden evvel hâlini, bir de sonunu seyreyle

Hangisi insana yakışır, insan olmak için insana
Ne büyük vaazdır bu hâl, ibret alırsan sana

Edilir cinâyet yırtılır nâmus bu meyhânede
Son nefes alınır, tımarhânede ya hapishânede

İşte çizdim azizim bu hayatın sahnesini sana
Gücenme sakın dostum, bu vazifedir bana

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 48

Var ise aklı şuurun, eyle KUR'ÂN'a hizmeti
Eğer istiyorsan kurtarmak bu asil milleti

Gayri yoldan gidişin değil bir çâre-i vesîle
Tedavisi imkânsız bir yaradır belki bu nesile

Gel eyle istiğfarı, ki rahmet olsun âhirette
Aksi halde gömerler, böyle seni cehâlette

Çünkü sorulur bu nefsin bir gün senden sıhhatı
Tâmir etmez bir amelin yaptığın bu tahribâtı

Haşr olursun sıfat-ı Âdemden gayrı bir sıfatla
İstersen bak aynaya, öyle bir içkili hayatla

Günden güne çoğalıyor içki içenin adedi
Alkollü zürriyettir bunun yegâne sebebi

Eseri nefsindir bu, böyle içkili bir cemiyyet
Bu eseri felâketten, kalkıyor insandan milliyyet

Terk eylemektir çâresi, edelim cümleten istiğfarı
Kutlayalım milletçe bu ilâhî zaferi

Söz gelmişken arz eyleyim bunun bir de refîkini
Bulamadım bir kitâbda, ne İslâm'da bir yerini

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 49

Düşmüş beşer bu illete, çok safsata söz içinde
Güya değilmiş haram, yokmuş bir yeri dinde

Bilenle bilmeyen bir olmaz buyuruyor Rabbımız
Yok mudur bu âyetten bizim bir nasîb-i hakkımız

“La yestevi ashabu'n-nâr ve ashabu'l-cenneti”
Yanlış mı anlıyorsun bu ilâhî âyeti

Ehl-i cennet ile ehl-i nâr bir olmaz buyuruyor
Ehl-i küfrün halleri sana hiç yakışmıyor

Sana yakışan misvak, koku, bir de sakaldır
Sünnet-i Resûldür bu bir İslâmı vakardır

Bunlara tercih edersen tütünü, nargileyi
Korkarım ki kaybedersin Fırka-i Nâciyeyi

Uyma nefsine dostum terk et bu şeytan işini
İnanmazsan sözümü, açta bak emziğin içini

Daha yakındır sana, açta bak yıkanan dişlerini
Artık sen iyi düşün, yıkanmayan yerlerini

Her sıhhatı zararın evveli olsa gerek sigara
Ne büyük bir düşman ki, muhtaç eder seni ağyâra

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 50

Bu bir eser-i cehâlettir ki, başlatmış ona bunu
Gördüm ki hep nedâmet, her içen insanın sonu

O halde dönmeli insan, bu yolda nerde ise
Lânet edip şeytana, son verelim bu pise

Ne büyük İrşâd-ı Hakk ki içersin, memnun değilsin
Bilmem ki niye terk etmen, acaba sen deli misin

Bir mü'min bile bile etmez günâhta ısrar
Daha da fecîsi var, bilirsin o da esrar

Arkadan gelir eroin, ne felâkettir kullanana
Alışmasın bir defa, o mel'un nefis tadına

Esrar, eroin, sigara hakkın bir nevi nebati
İstifâde için bundan ilgilendirir tabâbeti

Her zehirli maddeden kalkarsan istifâdeye
Çekerler bir gün seni, ilâhî ifâdeye

Şimdi saymayacağım anın çok tıbbî mahzurların
Görülmemiş verdiği hiç, aslâ sıhhat sigaranın

Üstelik türlü zarar, hem ne büyük israf bu yol
Elinle paranı yakarsın, aklın varsa saçını yol

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 51

Gücenme sözüme dostum, içer miydi Peygamberin
Sünnet bile olmadı bu, gördün ya bu hallerin

Belki, yoktu devrinde sigara diyeceksin
Böyle dahi düşünmenden çok zarar edeceksin

Misvak her derde devâdır, ölümden gayrı buyurur
Bu Emr-i Risâlet bize, terk-i sigarayı duyurur

Nebîmiz böyle derken, ısrar edersin hâlâ içmekte
Israr etme sakın dostum, şefaat var terk etmekte

Üstelik hem sakalla kullanın bu rezâlet-i nesneyi
Ne mahrum-u hâyâsın ki terk etmen aşikâr içmeyi

Sürme bu lekeyi İslâm'a, îmân olur andan âciz
Terk et bu ameli dostum, var ise hâyâdan bir iz

İçmezsin bir büyük yanında, ne azîm ders insana
O kadar hâyâ etmek yok mudur Hakk'tan yana

Elinle atma nefsini tehlikeye derken Rabb'ın
Uyup bu nefs-i hevâya red mi ediyorsun Kitâb'ın

Senin zevkin mi yoksa bu Kitâb-ı Mübîn mi üstün
Sakın yükseltme kalbinde böyle bir şirkini büstün

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 52

Hazer etmeyi emreder Nebîmiz şüpheli şeyden
Hem devam ederek buyurur, aksisi çıkar dinden

Sigara sigara olarak farz edelim değil haram
Helâl de diyemezsin ya, yoktur elinde bir i'lâm

O halde şüphelidir bunda yoktur ihtilâf
Kullanırsan yanarsın, Nebî'mde olmaz boş lâf

Hiç itiraza kalkma, var ise kuvve-i îmâniyyen
Bu kat'î şer'î sözdür, bundadır şeref-i İslâmiyyen

Gerçi çoktur söyleyecek, kâfî gördüm bu kadarın
Çünkü içenler bilir, bizden pek daha çok zararın

Sebeb-i yangındır sigara, ibret alsın tâ ki beşer
Hakk'a bunda bir zarar yok, satanla içen düşer

Satan dostum iyi düşün, kâr bildiğin belki zarar
Sebeb-i mücrimsin sen, bunun bir gün hesâbı var

O zaman fâide vermez bu mesnetsiz hüccetlerin
İçen kendini zehirler sen ise milletlerin

Artık düşün vebâlini, tâkâtin varsa cür'et eyle
Bence “Er-rızqu alellâh”, istihza sayarım âyetiyle

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 53

Bu bâbda son verip söze, yine geçeyim içkiye
Çünkü dünya bundan bezgin, husûsen bizim Türkiye

Gerekir bunda irşâd, almalı kişi ibret
Belki kalkar bir himmetle, nefsimizden bu illet

Hakk'ın binâsıdır insan, tahrib etme anı şarabla
Aksi halde kesilir, senin de alâkan mihrabla

İçer misin içkiyi sen, sorarım camii içinde
Yapsa bunu bir kişi, kalır mı İslâm dininde

Bu vücut camiiden de mukaddes, anı sen bil bir Kâbe
Ne kadar alçalmışsın ki, cür'et edersin bu irtikâbe

Ne şerefli bir mahlûksun, oldun bu îmânla müşerref
Terk etmedikçe içkiyi, kalmaz sende de bu şeref

İnsan mahrum olmadıkça îmândan, demek ki bu dinden
Vazgeçmiyor bu suçu da şüphesiz işlemekten

Bu kadardır sözüm dostum, ister kullan ister terk et
Dinlemezsen bu sözü sen, ölüm olur bir felâket

Şimdi de geçelim zinâya, ne büyük hayâsızlık
Ne âdî kavimler var, kalmamış onlarda kızlık

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 54

Şehvet bir nefsî kuvvet ki, hükmeder cesed-i beşere
Yense onu bir kişi, lâyıktır cennetle tebşîre

Sütun-u arzdır insan, olursa iffetle müzeyyen
Çok meleklerden üstün, arzda böyle yürüyen

Risâletin mahbûbu o, hem matlûbu şefaat
Olmuştur Hakk'a yakîn etmeli ana itaat

Çünkü esrâr-ı îmândır onda eden bu tecelli
Böyle rehber-i îmâna, elbet hürmet etmeli

Zinâ, işret ve kumar, öyle bir arz-ı felâket ki
Yıkılır hem o kişinin, olsa da dünya kadar mülki

Cihan bu misalle doludur, isbâtı her an hazır
Tahtında azledilen sayılır pek çok nâzır

Zinâ etmek şöyle dursun, olsa bir kimsede meyil
Anın her âlemde hayatı aslâ mûteber değil

Hem düşer her türlü mihnete, kalmaz îmândan eser
Elbette düşecektir, bindiği dalı keser

Olmazsa bir kimseye nâmus cihetiyle emniyyet
Demek ki yoktur o kişide, İslâmî bir kâbiliyet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 55

Ehl-i zinâ olmasın dünyada en alçak insan neden
Elbet olacak, kendi kardeşine tecâvüz eden

Olmasa dahi mü'min, mahluk-u ilâhidir bu
Haddi tecâvüz edenin elbet felâkettir sonu

Ref'i îmân, ref'i hayâ, ref'i rızktır zinâ
Bu yolda olan kişi, cennette kuramaz binâ

Tanımaz KUR'ÂN hayat böyle denii beşere
Bir mü'mini düşürmesin ALLAH böyle işlere

Hâşâ Takdîr-i Hakk değildir böyle bir hayâsızlık
Olmasın diye düşündüm Rabbime ilticâsızlık

Eğer her cürm-i vebâle sebeb olsaydı ALLAH
Meneylemezdi bizi, hiçbir cürümden billah

Halbuki meneder bizi her cürm-i felâketten
Bir cürme teşvik eyleyen meneder mi cinâyetten

Bihakkın girmedikçe emrine, selâmet yoktur kişiye
Husûsen şayân-ı edebdir, lâzımdır her dişiye

ALLAH halk etmiştir her hayrı, şerri bu bir imtihan
Bu sebebden inzâl olmuştur bize Hazreti KUR'ÂN

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 56

Doğru yol rehberidir bu Kitâb-ı Mübîn bize
Bu rehberi terk eden düşer ancak yanlış bir ize

Karşı gelirsen kânuna, lâyık olmaz mı sana cezâ
Mücrim olursan eğer, hâkim mi sana eden ezâ

Mücrim olup, âsi olma ki sen bu kânuna
O zaman erişmez cezâ da senin zâtına

İtaat edersin de insanın yaptığı her kânuna
Karşı gel bakalım emrine, kalır mı bu yanına

Esas edilecek itaat Kânun-i İlâhî'dir
O zaman bütün kânunların hepsi sana tâbîdir

Aklın varsa dostum, çalış bu dini ihyâya
O zaman yükselir başın, bir gün gördüğün bu semâya

İnsan olarak yaşayıp nâmusa eyle riâyet
Pek çok düşün, senin de vardır bir nâmusun nihâyet

Bu dâire-i İslâm'da İslâm kalabilmek için
En çıkar yol bu nâmuskârâne yaşamayı seçin

Çünkü merkez-i hayattır iffet, yıkılır ihânetle
Bu sebebden meneder Rabbim, hatta nazarı bile

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 57

Mübtelâ olsa cemiyyet böyle bir şenî zinâya
Mutlaka uğrar o cemiyyet, türlü türlü belâya

Nâmahremin hayatı men olur toplulukla
Lâ takrabû âyeti kabuldür ittifakla

Çoğalmış ehl-i zinâ, hatta sayılmayacak kadar
Âciz kalmış bu halden bugün mevcut hükümdar

Öyle bir acı hakikat ki, kapıda gözcü bekler
Zilleti gurur sayıyor zinâyı teşvik edenler

Kânun zinâyı meneder, bunu teşvike sebeb ne
Böyle umûmî zinânın bilmiyoruz adı ne

Bu yanlış tedbir ile kurtaraman İslâmiyyeti,
Hatta yıkarsın bu tedbirle bir günde milliyyeti

Çünkü ahlâkı zeminin yıkılır temeli orda
En büyük tedbir ancak, sokmamak lazımdır yurda

Dün adedi bir hiç iken, bugün olmuş çok ziyâde
Alsa gerek her kuvveti, gördüğü bu himâyede

Ben göremiyorum aslâ bu yolda bir zinâyı men
Cidden olsaydı bir men, çoğalmazdı bu kadar erken

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 58

Demek ki alınan bu tedbir olsa gerek çok yanlış
Bunun gerçek isbâtıdır, günden güne çoğalış

O halde edelim avdet çok kuvvetli bir tedbire
O zaman kalmaz beşerde aslâ bir cürüm kabire

Bu tedbir ancak dindir, eyleyelim buna rücû
Yoktur bundan gayri bir yol, gerçek nizâmı kurucu

Bozulur beşerin nizâmı bu düsturdan ayrılmakla
İşte bu sebebdendir ki, bitmiyor suçlar saymakla

Erbâb-ı nâmus kurtulmaz bu yol kapanmadıkça
Ne yazık ki çoğalıyor, günden güne alçakça

Bugün başka birinin, yarın daha bir yakînin
Bir gün de olmayacağı ne mâlumdur ırzın da senin

Ateş düşmesin bir yere, sirâyet eder süratle
Öyle bir an gelir ki, âciz kalır itfâiye bile

İşte zinâ da böyledir, tedbir alınmazsa cemiyette
Ateş gibi yakar gider, bir faciadır, her gün bir evde

Bacadan tüten duman, feryâd-ı iffettir o zaman
Gelmez imdâdına yine, gayrisi ehl-i îmândan

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 59

O halde bil azîzim, kıymetini ehl-i îmânın
Kendine düstur eyle her fermânını KUR'ÂN'ın

Kalbin, gönlün, evin, yurdun, cihânın dolsun nûr ile
Ecdâdındı fetheden cihânı bu hizmet-i îmân ile

Yok mudur sandın eser, damardaki kanın ondan
Bir anda yıkıp zulmeti, dön gayrı meşrû yolundan

Tarihe tarih yazdır, hattâ ecdâdından ziyâde
Çünkü sen göklerde uçuyon, onlar ise piyâde

İçki içen bir kimse bulunur terk-i salâtta
Merkezi fuhşiyâttır, tefrik etmez nâmusta

İçkiye bağlı fuhşiyyât kalkmalıdır cemiyyetten
Aksi halde eser kalmaz beşerde İslâmiyyetten

Çünkü namazı terk etmekle her fuhşiyyât çoğalır
Namazı terk eden cemiyyette, sorarım din mi kalır

İşte içki terk-i salâta sebeb olduğu için
Zinâ da böyle çoğalıyor, bu günâhtan vazgeçin

Evini mahrem bilip perdeyi çekmeye sebeb ne
Söz dolanıp, dolaşıp, geliyor edebe yine

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 60

Evin mahremi edebin etmekse böyle himâye
Evdeki libâsla çıkarsın, o halde perde niye

Demek bu perde-i setr değil eşyayı gizleme
İffet-i insan içindir, cevâb yoktur sözüme

Çıkma bir mahrem yanına sakın açık kıyâfetle
Olaman ehl-i cennet, ibret al Havvâ ile

Alınıp cennet libâsı indirildi bu dünyaya
Bir emre muhâlefetten muhtaç oldu hayâya

Sen de etme ki bu setri emre sakın muhâlefet
Berdevâm etsin sende îmân, hayâ, bir de ismet

Hakk'ın emridir kadına baştan ayağı giyinmek
Emre riâyet etmeyene haramdır cennete girmek

Bunda himâye yoktur, farzdır her îmânlı kadına
Etmeyen setre riâyet, mahrumdur îmân tadına

Fidan ağacı korunursa sarılmakla soğuktan
Setr eyleyen kadına da yaklaşamaz aslâ şeytan

Tehlike gelir nâstan, korunmak gerekir kadına
Tahdid-i şeriatsın sen, ancak helâlsin kocana

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 61

Nikâhı ebeden haram olmasa kişiye kadının
Bil ki haramdır ona, olsa da ahbâbın

Kısaca haramdır kadına her açık kıyâfeti
Kim yaparsa bunu mutlak, terk etmiştir diyâneti

İşret, zinâ, sonra bağlar insan kalbini kumara
Bu zillet-i ahlâk ile imkân yok cenneti îmâra

Vardır şeytanın oku, kullanır bunu insana
Bundan biri de kumardır, boyar beşeri al kana

İşlenir nice cinâyet böyle kumar masasında
Milyonca olsa parası, kalmaz bir kuruş kasasında

Boş vakit çok kıymetlidir, heder etme onu kumarla
Hiç uğraşma îmân düşmanı ne sazla, ne de barla

Bugünkü kahvehâne ne büyük felâkettir insana
Böyle zulmet-i hayat tesir etmektedir îmâna

Böylece kararır kalbi, mahrum eder Nûr-u İslâm'a
Böyle sâhib-i kumarın hakkıdır olmak da âmâ

Âdem için kumar, eşi bulunmaz bir hata
Kalkar ondan her şeref, son verir iktisâdî hayata

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 62

Her fakr-u zarûret bunda, dilenmektir âkıbeti
Yırtılır hayâ perdesi, hattâ kalkar iffeti

Öyle şaşkın bir hâl ki, kalmaz hiç huzuru hayatı
Bu hâl oldukça kişide bulunmaz ebeden sıhhatı

Kalkar hıfz-ı sıhha, kalkar cemiyyette hizmeti ifâ
Kalmaz böyle bir cemiyyette hem de bir ahde vefâ

Ne korkunç eşkıyâdır ki, böyle bir erbâb-ı kumar
Çün sıyrılmış insanlıktan masada dostunu soyar

Ne büyük beşeri felâket, ne büyük vicdansızlık
Beklenir böyle kişiden, elbet büyük de ahlâksızlık

Söner şevki çalışmanın, sevk eder her meskenete
Bağlar istikbâli şansa, parazittir cemiyyete

Akâid-i İslâmiyye koymuş fermân-ı hükmünü
Kimse tutamaz burda aslâ sermayesiz yükünü

Bağlayan şansın kumara kaybetmiştir îmânını
Böyle bir mahrumu îmân, bir günde döker kanını

Kumarın adı birdir, ama boyanır bir çok renge
Devam etse buna kişi, kuramaz bir mâli denge

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 63

Nasıl olursa olsun, sen etme kumarda hevese
Ferâgat eyle dostum, kıymet verme dahi lâdese

Alıp kıymetli vaktini zindan eder hayatını
Hem sûret-i hınzır kılar âkıbette memâtını

Çünkü hınzır kanıdır kumar, boyanırsın rengine
Böyle renge sâhib olan, acısın artık hâline

Böyle kan olmalı tasfiye, ciddi bir istiğfarla
Varılır mı dost yanına, sorarım hiç ağyârla

İşte her türlü vebâl böyle düşmanıdır kişiye
Budur nasihatimiz, gerek erkek gerek dişiye

Bazı câhiller derler ki, biz kumar oynamıyoruz
Ahbâbı dost arasında bir eğlenti yapıyoruz

Evet biz de biliyoruz, gâyen değildir kumar
Bu hâl olur da alışkanlık, sonra kumarı da oynar

Çünkü her hastalık, ki gösterir bazı alâmet
Olmazsa tabîbe müracaat, sonu elbette felâket

İşte her kumar âletiyle eğlenmekte böyledir
Vazgeçmezsen bu amelden, bu da kumara vesîledir

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 64

Silahı taşımakta devam ederse bir kişi
Birini öldürmek olur, belki de âkıbet işi

Dâvâ hazer etmektir vasıtayı her cürm-ü vebâle
Bunda gerekmez kişiye aslâ düşmek ihmale

Senin hakkın değildir uğraşmak men olunan âletle
Geçmez bir şey eline din ile istihzâ etmekle

Ne acı bir felâket ki, yayılmış her Âlem-i İslâm'a
Tesis edilmiş kulüpler, ne büyük ayıptır Âdem'e

Üstelik yılbaşılar ateş saçıyor bu âleme
Doğurduğu kötülükler sığmaz yazmakla kaleme

KUR'ÂN ictinâb edin şeytan işidir bu amel derken
Sen Müslüman değil misin, vazgeçsene işlemekten

Söyleyim ey azîzim burada son nasîhat sana
Derhâl terk et, nasîbin varsa îmândan yana

Rüşvet kirli bir ele benzer, kirletir her temiz yeri
Girse insan kalbine, kâfîdir ona bu kiri

Kula kul eder insanı böyle açıkça düşünüş
Namerdlere yakışır ancak bu yola dönüş

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 65

Öyle bir maddî hastalık ki, eder sâhibini murtad
İrtikâb etmek haramı onca bir ahlâk-ı mûtad

Alan da veren de nârdadır, bildirdi Hakk'ın Habibi
Çünkü her türlü devâda O'dur beşerin tabibi

O halde, etme bu emr-i Resûl'e sakın muhâlefet
Habibini yalancı çıkartmaz, kalırsın nârda ilelebet

Şakî nasıl gasb ederse hakkı olmayan emvâli
Her ehl-i rüşvetin hâli de, sayılır şakî ameli

Fark şudur biri silahla gasbetmiş malın insanın
Biri de mahrumu olmuş, verilen vazife-yi vicdânın

Olursa zillete kim esir, maddiyâttır emeli
Yıkılır böyle amelle her adâletin temeli

Rüşvetin merkezi sıkleti toplanır devlet kapısında
İrtikâb etse bir memur hayır kalmaz yapısında

Aldığı ücreti mesaisi cehennemden bir ateş
Veren de elbet olur, o hâini devlete eş

Sarsılır idâre-i devlet, çok çeker zahmeti millet
Böyle hâinler yüzünden yıkılır ikbâl-i devlet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 66

Düşme ey mü'min kardeşim sakın böyle bir tuzağa
Hakk'tan olmadıkça mahrum, girmezsin hiçbir ağa

Hizmet-i İslâm'dan, îmândan o hâlde olma mahrum
Belki olursan dostum, mutlaka fecîdir durum

Tutup bu nasîhatim, rüşvetle olmayasın zelil
Hatta bir menfaat uğruna olma kimseye delil

Mevkii makam için âmire gülmekte bir rüşvet
Ne kadar aşağılık sana, hele verdiğin ziyâfet

Kısaca aziz dostum gezmek istersen ak alınla
Rüşvete eyleme meyil, budur yaşamak nâmusla

Terk etmezsen bu hâli, olursun namerdlere hâmile
Çıkamazsın huzura da yarın bu kara yüzle

Vazgeç bu nefs-i hevânın alçakça zihniyyetinden
Nâsibin olsun senin de Nûr-u İslâm ziynetinden

Olmazsa cemiyyette üç şey mutlaka emniyyette
Bulunmaz aslâ huzur, ne de selâmet o millette

Birisi can, birisi nâmus, birisi maldır insanın
Başta gelir îmânı mutlaka her Müslümanın

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 67

Cana ırza taarruz gibidir çalmak insan malını
Sakın gasbetme kimsenin bir zerre olsun emvâlini

Sirkat öyle bir leke ki, tesir eder her nesl-i ahfâda
Düşsün kânunun pençesine, gelmez kimse imdâda

Zannederim bulunmaz hırsızı bir eden müdâfaa
ALLAH katı da böyledir, güçtür lâyık olmak affa

Ölçüde, tartıda hatâ, eser-i hırsızlıktır bu
Düşürecekti felâkete bu illet, kavm-i Yunus'u

Demek ki her türlü hırsızlık bir felâkettir kavme
İbret al bu fâciâdan, hırsızı aslâ sevme

Ağaç yaşken eğilir, kurursa ancak yakılır
Sen de terk et kötülüğü, Hakk'a da böyle varılır

Kâtil olmak bir felâketse kıyıp insan canına
İhtikârla gasbetmek, cinâyettir insan malına

Ne hakkın var tecâvüze, bir kimsenin emvâline
Meşrû yoldan ayrılma, yazık olur sana ve nesline

Zimmet, ihtilâs, yani her türlü sahtekârlık
Bunlar da çok âdi suçtur, elbet sayılır hırsızlık

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 68

Hîleye, hırsızlığa yer verildikçe bir cemiyyette
İtimat kalkar aradan, endişe olur o millette

Bu zillet-i ahlâk yüzünden kalkar her türlü muâvenet
Sonra başlar insanda, eylemek pek çok şeylere ihânet

Bir anarşidir başlar, sıra bekler felâketler
Tarihe mâl olmuştur bu sebeble nice devletler

Ne kânun, ne emniyyet zabteder böyle azgınları
Bir felâkettir beşere, eksilmez yangınları

Dağlarda eşkıyâlar, şehirde fâizi mürtekib
Kurulur içinde cemiyyetin eksilmez hadiseyi tertib

Ne saygı kalır artık, ne şefkatten bir eser
Yırtıcı hayvan olur, bu ihtirasla her beşer

Erbâb-ı nâmustur kalan ancak bir köşede sessizce
Var ise bir işitilen, bir âhtır, o da derince

Rabbim kılar mı lâyık ikbâle böyle milleti
Atmadıkça göğsünden bu hayvânî nefsî rü'yeti

Kaldırırsa her beşer bil ki muâvenet hükmünü
İhtiras kaplar yerini, artırır beşer zulmünü

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 69

Her yüzde okunur menfaat, belirir hırs-ı telaş
Yakar İslâm'ın nûrunu, fâiz gibi bir ataş

Başlar cemiyyette artık, ALLAH'a Resûlüne harb
Esrâr-ı KUR'ÂN'dır bu yıkılır o zaman mihrâb

Fâiz girmedikçe cemiyyete düşmanı olmaz KUR'ÂN'ın
Fâizdir feshine sebeb, insanda bil ki îmânın

Fâize sebeb nedir kardeşim bunda tefekkür et
Bence olsa gerektir sebebi, terk-i muâvenet

KUR'ÂN “Lâ takrabû ribâ der”, sen ise hemdem olun
Mânâsı olma yakîn, ne kadar şaşırmış yolun

Erbâb-ı îmân için ne fecî âkıbettir fâiz yolu
Çok uzaktır hem kişiye, Fırka-i Nâciye yolu

Fâizde olsa selâmet meneder mi ALLAH kulunu
Fâiz alıp verenler, mutlaka şaşırmış yolunu

Şeytan çarpmış gibi kalkar fâiz irtikâb edenler
Böyle emir buyrulması şaşırmış hale işâret eder

Yapmış vesîle-i ticaret, fâiz gibi bir günâhı
Ne kadar nankörsün ki, paraya değiştin ALLAH'ı

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 70


-620-
Unutma şunu azîzim, sen yok olacaksın bir gün
Belki çıkman yarına, kâr kârdır, ne kazanırsan bugün

Ne şeref vardır bu fâizde, ne de bulunur felâh
Karşında hasmındır senin Resûl ile ALLAH

Alana, hem verene, kâtibine, hem şâhidine
Lânet etti hak Resûlü, bir hakârettir bu dine

Aklın varsa ey Müslüman, derhal dön Hakk yoluna
Bir emre karşı gelmekten, ne yaptı Âdem kuluna

Sebeb nedir karşı geliyorsun Hazreti ALLAH'a
Halbuki odur seni çağıran nûra, hem felâha
-625-
Bu bâbda çoktur söyleyecek, kâfî gördüm bu kadarın
Terket bu fâizi dostum, eşi olursun nârın

Zarûriyyet beşerde mahzâ imtihandır insana
Bakalım kim hizmet edecektir diye bu KUR'ÂN'a

Elbette olacaktır pek çok güçlüğü bir imtihanın
Diploma almış var mı göster imtihansız insanın

Evet bir diploma alır, bir de sor onu alana
Öyle kulak asma dostum, her söylenen yalana

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 71

Hizmet et Hazreti KUR'ÂN'a ki alasın diploma
Verilir mânevî diploma, ancak böyle İslâm'a
-630-
Hazer etmesen günâhtan, yaklaşmazsan emrine
Ne yüzle gideceksin yarın, İslâmların kabrine

Çok tefekkür eyle dostum harama, bâtıla meyletme
Defter-i âmâlini, sakın günâhla kirletme

ALLAH affeder deyip güvenme sakın bu zannına
Rastlanmamış bir mücrimin aslâ mahkemede affına

İstiğfar müstesnâdır, yapmamak üzere cihanda
Çünkü tecdîd-i îmândır, böyle istiğfar insanda

Tekrar düşmek aynı hatâya, olur ahde vefâsızlık
Ahdinde durmamak ise, şüphesiz hayâsızlık
-635-
Biraz da arz edeyim emirden Müslüman kadınlara
Çok emirler farz olmuştur, biz gibi âciz kullara

Başta itaat gerekir, ALLAH ile Resûlüne
Dikenine kulak asma, kıymet vermeli gülüne

Sonra itaat lâzım şeriatta kocaya
Lüzum yok bunda ilime, ne de aslâ hocaya

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 72

Çünkü Fermân-ı Nebîdir, şart koşulmuş itaat
İtaat etmeyen kadın alamaz aslâ beraat

İtaat eden kadın Zümre-yi Sâlihînden mutlak
Nimet-i cennet tahtında bunlardır oturacak
-640-
İtaat belki zor gelir, acıdır, inanmak gerekir
Böyle amelin kardeş bırakmaz sende bir kir

Tebşir-i cennettir amelin, vaadeden Resûlündür
Elverir itaat et, iffet-i nâmusunla dur

Koca hakkı ödeşilmez aslâ ilm-i amelle
Ödeşin itaatle, bir de tatlı dilinle

Bu sözümü bil ki muhakkak, nasîb-i îmândır itaat
Sabreyle her ezâya, gülersin gelince o saat

Böyle takdir olmuş sana, itaati bil fazîlet
Her iki cihan içre, verilir sana alâmet
-645-
Zulmü ihtiyâr etme, ey Müslüman sen de sakın
Âile olmuştur sana, bil ki her şeyden yakîn

Sorulur kadına ilk suâl, evvel emri namazdan
Verirse buna cevap, sonra sorulur hak kocadan

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 73

Görüyorsun ki kardeşim hukuku haktır kocanın
Gücendirirsen gönlünü, lânettir her bir anın

Bu sözler benim değildir, Resûlümüz emrediyor
Gördüm ki vakt-i âhirde niceleri îmânsız gidiyor

Eksiksin her vechile sen, bir üstünlüğün yok aslâ
Üstelik çok zayıfsın, bu noksanlığın fazla
-650-
Nâçiz olan bu sözlerim gitmesin gücüne aslâ
Bir ölç bakalım kendini, istersen hangi nâsla

Her vechile yakışan, ere itaattir şânına
Son sözüm budur kardeş itaat eyle kocana

Adâlet mülkün temelidir, ihânetle yıkılır
Devlette her ikbâle ancak adâletle varılır

Beşerin her hayatı bu süzgeci adâletten
Âdil olmazsa ehl-i süzgeç, geçilmez felâketten

Beşerin emvâli, canı, her türlü gerçek hakları
Ayrılmaz bu kapıda, yaptıkça insan farkları
-655-
Öyle bir makinedir ki adâlet, onun kuvveti hak
Bu kuvvet kalkarsa aradan, kalmaz arada bir fark

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 74

O zaman âdileşir, olur hîleli bir maddeyi gıda
Zehirlenir hakk-ı cemiyyet, bakan olmaz feryâda

Böyle bir zulmün sesi yükseldikçe vatanda
Bundan yaşayan değil, bîzâr olur yatan da

Başlar her tefrika artık, menfaat alır meydânı
Mağdur olan beşerin çekilir var ise bir kanı

Aramaz artık şahâdette erbâbı nâmus ehlini
Hakkı teslim eder ona, kim uzatırsa elini
-660-
Hüküm nefsin elindedir, hak, adâlet ona tâbi
Hakkın arasa bir kişi, mücrim olur sâhibi

Freni kopmuş gibi gider cemiyyet uçuruma
Adâletsizliktir şüphesiz sokan bu fecî duruma

Kalkarsa böylece adâlet, yalancıya olur rağbet
Elbette bu gidişin sonu olsa gerektir nedâmet

Kalkarsa adâlet korkusu, kânun olamaz ona hâkim
Kânunu kılmak için hâkim olalım adâlette kâim

Girmezse yalancı bu tezgaha, çalışır adâlet fabrikası
Tesir etmez buna artık haksızların kasası

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 75


-665-
Şâhidlikte olmayasın haksızlarla berâber
Cürm-i vebâlin artar, bir günde îmânın gider

Hattâ nefsinde dahi olma haksızlığa mübtelâ
Mutlaka erişir sana, tasavvur edilmez belâ

Adâlet mülkün temeli ise, koruyucusu sensin şâhid
Bu öyle bir vazîfe ki, dine, îmâna müstenid

Her zulm-ü nifâkın ateşin söndürecek bil ki sensin
Etmezsen buna ihânet, kesersin her zulmün sesin

Olsa adâlet hâkim her işinde bu beşerin
Olmaz insanın zararı, hatta dağda gezen hayvanın
-670-
Merkezidir adâletin korkmak başta ALLAH'tan
Beklenir böyle hareket ancak din-i İslâm'dan

Demek ki hakikat şudur, dindir her temelin taşları
Gayrisine verme kıymet, boştur onların alkışları

İsteme başkasına aslâ nefsine istemediğini
İşte adâlet budur iste nefsine istediğini

Şimdi de arz edeyim biraz da cihâddan sizlere
Her devirde her mü'mine, farz olmuştur bizlere

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 76

Evvelâ ister cihâd kazandığın malından
Etmeyenlere bir gün verilir kitâbı solundan
-675-
Selâmet-i İslâmiyye bağlıdır cihâd emrine
Mağdur olsa bir kişi müşterektir ecrine

Gayri mücrim sayılır girmedikçe cihâda
Ondan sorulur bir gün yarın Hesâb-ı Kübrâ'da

Katline fermândır İslâm'ın, kaçanların halleri
Din ve millet nazarında bulunmaz şerefli yerleri

Ne şereftir İslâm'a olmak şühedâ, ya da gâzi
Ayırmasın ALLAH'ımız bu yoldan aslâ bizi

Ne büyük fazîlet ki, vazgeçmez hak için candan
Alır bu feyzi çok ülke böyle kuvvetli îmândan
-680-
Cihâda vermeli kıymet, rehberi hidâyettir bu yol
Kurulur Huzur-u İslâm, terk eder vatanı sol

Sarıl Cihâd-ı İslâm'a oldukça imkân elinde
ALLAH ve Resulü seninle, bütün ervâh emrinde

Çünkü kılıçlar gölgesi altındadır cennet
Ettikçe bu emre riâyet, bulamaz İslâm'ı zillet

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 77

İstersen burcunda dikilmesin şeriat bayrağının
Karış sen de bir neferi olup bu cihan menbâının

Kalkar her zirâî hayat çekilen ülkeyi sudan
İslâmî hayatta böyle yıkılır kaçarsan bu nûrdan
-685-
En büyük hicret, dönmektir Hakk için cihâda
Sakın düşüp de gaflete, varmayasın ifrâda

Çün buyurulmuş “evsatuhâ”, efdal olmuş “hayru'l-umûr”
Bu olmadıkça düstur kişiye, âkıbet bulmaz sürûr

Sizinle döğüşenle döğüşün emrini vermiş ALLAH
Gayri yoldan haramdır cihâd insana billah

Muhârib kuvvettir hedefin, bir de anın mevkîleri
Bil ki vebâldir sana, yıkılan mâsumların evleri

Olmasın gözün aslâ, düşmanın ne malında, ırzında
Tevhid-i İslâm için harb et, ancak olsun canında
-690-
Ecrinde olmaz noksan, nûrun alâ nûrdur şühedâ
Çün eylemiştir Hakk için, hak yolunda canı fedâ

Ecrâm-ı semâ kandili, hem bu eflâkin şemsi
Yolunda ölen kişinin, bulunmaz aslâ bir misli

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 78

Çünkü açıktır emri fermânı, oku Hazreti KUR'ÂN'ı
Bu yoldur kurtaran beşeri, hem rehber-i îmânı

Var ise askerin kıymeti her insanın yanında
İşte mücâhid de böyle, kıymetlidir Hakk katında

Zevk-i îmân lezzetinden unutur canı şühedâ
Ne büyük vasîdir o dem, kalmaz perde arada
-695-
Hak ile haktır o dem, tecelli eder arza bu nûr
İşte o demdir zafer, ki bırakmaz küffârda sûr

Din-i İslâm binasının şeriatsa temelleri
Sünnet-i Resûldür anın konulan her kerpiçleri

Ziynet-i takvâdır anın, tekmil olur böyle binâ
İsbât-ı mülktür tapusu kişinin îmânına

Ref olmaz insandan îmân ihmal edilmedikçe sünneti
Edenler sünnete devam, sayılır mutlaka ümmeti

Yıkılmaz şeriat binası kalkmadıkça taşları
İhmal etmeyen milletin aslâ eğilmez başları
-700-
Evvelâ din yıkılır cepheyi sünnet yönünden
Sonra da mahrum olursun dininin şeriat emrinden

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 79

Nasıl hukuku varsa kulu üzerinde ALLAH'ın
Hakkı da vardır bizde, elbette Resûlullâhın

Başta hukuk muhabbettir, sevesin canından ziyâde
Zirâ budur insanda, îmânda kâmil işârete

Her emre riâyet eyle, husûsen sıfat-ı sakala
Eğer yok ise özrün, bu gelmez aslâ ihmala

Çünkü Sıfat-ı Resûldür, girmek lâzım boyasına
Bundan kaçsa bir kişi, lânet eder melek ana
-705-
Çünkü tekzibdir bu hâl, sebeb yoksa terkine
Eğer utanıyorsan, girmen sen de rengine

Kim eder bu sünneti ihyâ, değildir deccal örneği
Aksi hâl kabul eyle, îmânsız olarak ölmeyi

Husûsen her ehl-i imâma, müftülere, vâize
Çok büyük hayâsızlıktır bu, dönmezlerse bu ize

Geçsen sakalsız olup böyle enbiyâ mihrâbına
Genç, ihtiyar olsan da, ezâdır mutlaka zâtına

Zâhiri işâret budur, İslâm olan İslâm'da
Sâhib-i özür isen, isbât et sünneti bıyıkta

NASİHAT-I İSLÂMİYYE 80


-710-
Bunda da yoktur ya özrün, sana aslâ bir karışan
Bunu da terk edersen dostum, bil ki sonun perîşân

Saymak ile bitmez sünnet, kusursuz olmaz kişi
Sakala eyle riâyet, olmak istemezsen dişi

Ecdâdından sakalsız var mıdır göster ey insan
Terk-i ecdâd yüzünden gerektir nârda yansan

Sünneti inkâr eden çıkar elbette bu dinden
Özürsüz ihmal etmek, sayılır o da dalâletten

Bir lütf-i ikrâm ile, ki arz ettim bu nasîhatı
Dilerim ALLAH'ımdan, tenvir etsin mâneviyyâtı
-715-
Kabul etsin nezdinde bu duâyı ALLAH'ım
SITKI ister gönülden, olsun bu eser de felâhım.

YIKMA GÖNLÜNÜ KİMSENİN

Bekir Sıtkı Karaduman

Bu gönül Arş-ı Rahmândır
Yıkma gönlünü kimsenin
Hem Sidre-i Müntehâdır
Yıkma gönlünü kimsenin

Levh-i Mahfûz’u kalemdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Yedi gök seyr-i âlemdir
Yıkma gönlünü kimsenin

Nâsın atası âdemdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Nazargâh-ı İlâhîdir
Yıkma gönlünü kimsenin

Tahtıgâh-ı enbiyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin
Hem râzî hem marzıyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin

Tevhîd-i Kıble-i Kâbedir
Yıkma gönlünü kimsenin
Hem Makâm-ı İbrâhimdir
Yıkma gönlünü kimsenin

Seyrangâh-ı enbiyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin
Güzergâh-ı evliyâdır
Yıkma gönlünü kimsenin

Sabretmeyip ibtilâya
Yıkma gönlünü kimsenin
Aldanıp nefs-i hevâya
Yıkma gönlünü kimsenin

Düşüp iblis-i belâya
Yıkma gönlünü kimsenin
Arka çevirip hayâya
Yıkma gönlünü kimsenin

Bilinmez sevdiği kimdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Bil ki hepsi velîsidir
Yıkma gönlünü kimsenin

Âdemin kalbi selîmdir
Yıkma gönlünü kimsenin
Sıtkı sana da emirdir
Yıkma gönlünü kimsenin

TEŞRİF-İ Mİ'RÂC Bekir Sıtkı Karaduman

Ol gece kim Dâvet-i Hakk idi “Esrâ Biabdihî”
Olmuştu Resûlün Mescid-i Aksâ ilk karargâhi

“Leyle’n-mine’l-Mescidi’l-Harâm, ile’l-Mescidi’l-Aksâ”
Sırrı fermândı Resûle, gördü Hakk’ı nere baksa

Ne geceydi ol gece Yâ Rabb, inmişti ervâh arza
Dağlar, taşlar hep secdede, bir rahmetti Hakk’tan hâzâ

Enbiyâ, ervâhı oldu bu mülâkattan mesrûr
Bir nidâ Hakk’tan yana ki buldu âlemler sürûr

Enbiyâ ervâhı gelip, sâfı sâf oldu bîgümân
Nûr-u Risâlet evvele kıldılar biât hemân

Enbiyâlar ervâhına olunca Resûl imâm
Evvel, âhir nübüvvetin tasdik ettiler tamam

Hakk râhının erlerine kıldı vedâyı Resûl
Bu ilâhî aşk nûrundan geçti nice arz ve tûl

Bürhân oldu Mirâc’a hem kıyâm eder o taş hâlâ
İsbât eder münkirlere kıyâmete bu hâl kala

Ref olup geçti semâya aşk ile bastı kadem
Geldi gök ehli bâhuşû, istikbâl etti Âdem

Vâsıl oldu İbrahim’e atasıdır ol nebi
Mirâcının kudsiyetin tasdik eyledi lebi

Temâşâ etti ervâh-ı ezel ebed nazar ile
Akl-ı beşer getiremez bu ru’yeti aslâ dile

Bir lâhûtu mânâ içre gördü her esrâr-ı âyân
Gelmemiştir cihâna hiç, kılacak esrâr-ı beyân

Âcizâne arz edeyim ben bu esrârdan bir haber
Zâhir bâtın tekâmüle bir vesileymiş meğer

Ru’yet-i Hakk olanlarda kıldı bu hâl tam tecelli
Hakk-ı mutlak idi bu hâl, ümmetinin tâ ezeli

Gelince semâya Resûl, nûrundan söndü her ziyâ
Seyrân olmamıştır aslâ andan gayrisi semâya

Bütün ervâh izhar etti sevincini Hakk’a cehren
Çünkü cümle mahlûkâtın eşrâfıydı bu gelen

Geçti ervâh-ı âlemden görüp envâr-ı hakikat
Bir kürsü olmuştu Nebî’ye halkolunan bu mümkinat

Ne gam kaldı, ne keder, açıldı esrâr-ı âlem
Bîtefekkür buna insan, yazmaktan âcizdir kalem

Esrârı mânâyı Kur’ân açıp ana hazinesin
Bu gece almıştı Rabbinden selâmetin sefinesin

Ne ervâh kaldı ezâda, ne cism-i cân cefâda
Sultân-ı Enbiyâ tâcın, giydi bu gece fezâda

Ehl-i semâ ana hayran, melekler eder bayram
Tabiin ehl-i sâlihe nâr olmuştu bugün haram

İşte bu lütf-u ikrâmla ederken sohbet-i hâl
Kaldırıp vechi nikâbın gösterdi ana cemâl

Kavuşup aşk-ı cândan sıdk ile mâşûka bu gece
Sohbet-i Hakk vuslatiyle gördü Rabb’ın her cihetce

Arş’ı Kürs’ü seyrân olmuş, Levh-ı Mahfûz ana hayran
Eşyayı sırrı hakikat, aşk içre doldu bu cihan

Ne ins, ne melek âgâh olmamış bu sırra yakîn
Habibine nasib oldu sırrına ermek Hâlik’in

Mukarrabîn ehli dahi görmemiş böyle izzeti
Zevk-i Mirâc emri oldu beş vakit namaz ziyneti

Kalmadılar aslâ mahrum ehl-i semâ bundan uzak
Değil melek, erbâb-ı dîl, mest olmuştu dahi Burak

Cümle mahlukun mâşûku, gönüllerin pâdişâhı
Oldu âlemlere rahmet, görünce şeksiz Allah’ı

Bu lütfa erince Habib, seyrân oldu ana cennet
Arz-ı semâ ilelebet buldu Hakk’tan sonsuz rahmet

Bilâ hâil gören Hakk’ı olmaz mı bu lütfa nâil
Bu sebebden şefaatı mevcûdata oldu şâmil

Yaratılmış cümle âlem beklediler bunca yolun
Bu Mirâc’la ehl-i semâ gördü evvel âhir soyun

Her hükmü fermânı evveli lûtfeyledi bir nazarla
Tekmil ahlâkın esrârı erdi kemâle Mirâc’la

Olmasaydı Mirâc-ı Hakk, kim olurdu rahmet arza
Bir vesile oldu Mirâc, hidâyete Hakk’tan hâzâ

Cümle gök ehli beraber seyrederlerken her âlemi
Bu hâl ile izhar etti mükerrem olan âdemi

Böyle seyr-ü cemâl iken esrârı ahd-i vefâyı
Bir tecelli olup Hakk’tan, nûr ile geçti semâyı

Ol gece dönüp arza, geldi hâne-i saadete
Bu ilâhî Mirâc zevkin anlatmak için dâvete

Bu ilânı bilmez münkir dalmış cehl-i dalâlete
Hâlâ vardır mevcûdâtı, düşmüş zavallı adâvete

Olmasaydı bu sır ifşâ mümkün müydü bilmek anı
Eğer âşık isen sırra, Mirâc sahibini tanı

Nasib olmaz nâdana sır, olmadıkca ehl-i kemâl
Bil MUHAMMED MUSTAFA’yı, ancak Resûldedir bu hâl

Bildi Mirâcını SITKI, uyup Resûlle Sıddıka
Mir’ac haktır ey dostlarım, düşmeyin artık nifâka